Yeni keşfettiğim bir gruptur Magnum. İsminin ilginç olduğu bir gerçek bazıları ya dondurma ismine ya da Patlayan bir silah olan ismine benzetilebilir. Bu grupu tanıyan var mı elbette tam olarak bilmiyorum. 70'lere dayanan bir gruptur kendileri,fazla tanınmamıştır. Grupu gerçekten çok geç keşfettim. Müzikleri ise gerçekten çok hoş. The Spirit gibi çok güzel şarkıları var zaten bunların akustik ile çaldıkları videoyu izlediğinizde belki de şok olabilirsiniz. Bir şarkı bu kadar güzel olabilir mi diyecekseniz belki de .
Lonely Night şarkısını da dinlemenizi önermekteyim. Ben dinledim gerçekten çok hoş. Ayrıca grupun türü Melodic Rock ve Hard rock olarak geçmektedir. Zaten dinleyince onu anlarsınız.Şarkıları dinledikçe daha çok seveceksiniz. İnsanı kendine çeken bir havası var. Def Leppard, Blue Oyster Cult gibi gruplarla turlara katıldılar. Bu da nasıl bir grup olduğunun göstergesidir.
Grup Kadrosu:
Bob Catley — Vocals,
Tony Clarkin — Guitar & Vocals,
Al Barrow — Bass Guitar ,
Jimmy Copley — Drums & Percussion,
Mark Stanway — Keyboards.
Ülke:İngiltere
Tür:Melodic Rock,Hardrock.
Öncelikle The Sprit ve Lonely Nights şarkılarını izleyip ve dinleyin,sonra grupun nasıl olduğunu görecekseniz. Bob Catley denen herifin sesini beğenceğinizden şüphem yok. Grup tabiki de fazla tanınan bir grup değil.
Stüdyo Albümleri:
1978 Kingdom of Madness,
1979 Magnum II,
1982 Chase The Dragon,
1983 The Eleventh Hour,
1985 On A Storyteller's Night,
1986 Vigilante,
1988 Wings Of Heaven,
1990 Goodnight L.A.,
1992 Sleepwalking,
1993 Keeping The Nite Light Burning,
1994 Rock Art,
2002 Breath Of Life,
2004 Brand New Morning,
2007 Princess Alice And The Broken Arrow
Yazan:Cem Kurtuluş
Devamını okuyun...>>
Destiny albümü Saxon grubunun 1988 yılında çıkan albümüdür. Emi firmasından çıkan son albümdür. Prodüktörlüğün Stephan Galfas üstlenmiştir. Şarkı 44 küsür dakikadan oluşmaktadır. Heavy metal tarihinde önemli bir konumdadır. Saxon’ı şöyle tanımlarsak eminim daha iyi olacaktır. Efsane albümlere imza atmasına rağmen hep arka planda kalmıştır. Saxon’un Türkiyedeki konumuna gelirsek ,Saxon Türkiye’de fazla tanınmamıştır.
Parça Listesi
1. "Ride Like the Wind" (C. Cross) (Christopher Cross cover) – 4:28
2. "Where the Lightning Strikes" (Byford/Quinn/Oliver) – 4:19
3. "I Can't Wait Anymore" (Byford/Quinn/Oliver) – 4:24
4. "Calm Before the Storm" (Byford/Quinn/Oliver) – 3:46
5. "S.O.S." (Byford/Quinn/Oliver) – 6:02
6. "Song for Emma" (Byford/Galfas) – 4:45
7. "For Whom the Bell Tolls" (Byford/Quinn/Johnson) – 3:54
8. "We Are Strong" (Byford/Quinn) – 3:55
9. "Jericho Siren" (Byford/Quinn/Johnson) – 3:36
10. "Red Alert" (Byford/Quinn/Johnson) – 4:34
Değeri hatta hiç bilinmemiştir. İnsanların bildiği tek grup vardı o da ingiltere’den çıkan Iron maiden idi. Saxon’u dinlemeye başlarken hiç şüphesiz biff’in sesi beni çok etkilemişti. Saxon’un ilk dinlediğim albümü Dogs Of War’dır. Ondan sonra bu albümü dinlemiştim. Eminim ki bu albümü dinlemeyen çok şey kaçıracaktır. Zamanında Saxon’a bazı heavy metal grubuna yapıldığı gibi suçlamalar yapıldı. Saxon Türkleri sevmiyor,Türklerden nefret ediyor yakıştırmaları yapılmıştı. Aynı iftirayı medya seneler önce Manowar grubuna atmıştı. Manowar grubuna,Manowar,Türkleri sevmiyor Türklerin barbar olduğunu düşünüyorlar diye söylemler ortaya atılmıştı. Hepsi medyanın uydurmasıydı. Türkiye’ye geldiklerinde grup rezil bir seyirci tablosuyla karşılaşmıştı. 150 kişi mi ne bilet almıştı,bu da Saxon’a ne kadar değer verdiklerinin göstergesidir. Değer veren kısım varsa o da bilinçli dinleyicilerdir.
Ride Like the wind, Şarkı davul tonlarıyla başlıyor. Şarkıyı dinlerken uzun yolda motor sürmeyi düşleyin,o zaman kendinizi daha iyi hissedeceksiniz. Zaten şarkıda insanı motor sürmeye teşvik ediyor. So I'll ride like the wind,Ride like the wind bu nakaratlar ise aslında her şeyin özeti sayılabilir. Biff vokaliyle adeta bizi mest ediyor. Biff sanki bize vokal oyunu yapıyor özellikle şarkının bir kısmında ‘’ Ride diye çığlık atar gibi yapması biff’in nasıl bir vokal olduğunun kanıtıdır. Davul tonlarıyla birlikte kendimizi adeta bir motorun üstünde hayal ediyoruz,sanki yolculuğa çıkarmış gibi şarkıyı söylüyoruz.
Where The Lighting Strikes, Kuvvetli bas tonlarıyla şarkımıza giriyoruz. Bas tonlarından kısa süreli sololara geçiyoruz, sonra,biff paşamız sessizlik içinde şarkının içine giriyor. Şarkının bazı bölümlerinde ise back vokal yapılıyor yani biff adeta tek başına değilde arkadan destek olarak şarkıyı söylüyor. En sevdiğim kısım ise oooo kısmıdır.
I Cant Wait Antmore, İnsanı rahatlatacak ve huzura kavuşturacak bir şarkı. Genellikle böyle şarkıları hardrock gruplarında görürüz. Ama şarkının gidişatı o kadar güzel ki anlatılmasına gerek yok. Yalanlara düşen bir aptalı anlatmaktadır. Ayrıca şarkının başında gelen klavye ve davul tonları insanı ayrı bir havaya sokuyor. Gerçek müzik kalitesi budur dedirtiyor. Aralarda geçen sololar ise insanı gerçekten etkiliyor. En etkileyici kısım ise I Cant Wait Anymore diye şarkının bu nakaratlarını tekrarlamasıdır.
Calm Before The Storm, Şarkı yine kuvvetli bass tonlarıyla başlıyor ,sonra bass gitarı hızlı davul tonları takip ediyor. Biff’in inceltilmiş sesi şarkıya ortak olunca mükemmel bir şarkı ortaya çıkıyor. Şarkının en sevdiğim kısmı ise Biff’in We're living in the calm before the storm bu satırları söylemesidir. Şarkının sözlerine değinmek gerekirse şarkının sözlerinde babasının çalışan bir işçi olduğunu yokluklara karşı mücadele ettiğini ve kendini çocuğuna adadığını anlatmaktadır.
S.O.S,Sessizliğin içinde şarkımıza giriyoruz. Şarkıya girerken rüzgar seslerini duyuyoruz,şarkı daha başlarında neyi anlatacağının haberini bizlere veriyor.Bir denizcinin hikayesi de diyebiliriz buna. Şarkıyı dinlerken adeta enerji alıyoruz. Şarkı bizi kendine çekiyor. Şarkının ortalarına doğru biff’den ilginç bir ses geliyor,bu da nasıl bir vokal olduğunun göstergesidir. Eminim ki bu şarkıyı mitolojiden etkilenerek yazmışlardır.
Biff böyle sözler üzerinde durmasını çok seviyor. Bilirsiniz ki zamanında da haçlı seferleriyle ilgili şarkı yapmıştı. Tarihi konular ve mitoloji konularına çok önem veriyor.Biff şarkıda olağanüstü vokal performansı göstermiştir. Olağanüstü performans gösterdiği kısımlar ise bu nakaratlardır. . s.o.s,We're sinking fast,You better get to the boats,S. s.o.s.,The captain cried,For god sakes save your souls. Bu sözler ise her şeyin özetidir.
Song For Emma, Şarkı çok sessiz bir girişe sahip. Biff şarkıya girmeden gitarın tonlarını duyuyoruz sonra davul tonları adeta bizi harekete geçiriyor. Biff’in şarkıyı söyleyişi uzaklara bir sesleniş,bir yalvarış gibi. Emma kim bilmiyorum,ama anlaşılan çok özel biri. Şarkının sözlerinde Emma için yapıldığını emma’nın acılara dayanamayacağını kalbinin kurbanı olduğunu ,çok yalnız olduğunu anlatmaktadır.Bu şarkı Biff’in sakin vokaliyle, Davul vuruşlarıyla,gitar tonlarıyla adete bir klasiktir.
For Whom The Bell Tolls, Başlardaki bass gitar sesleri insanın kulağına çok kuvvetli bir şekilde geliyor,tabi sonra da davul vuruşları. İnsanların barış için bağırdığı bir yer düşünün ve orda iç karışıklıklar oluyor. Şöyle düşünelim Amerika’da zenciler ve beyazlar. Orada iç karışıklıklar çıkıyor neden ırkçılık kavramı ortaya çıkıyor. Bu şarkıda da aynı tablo gözükmektedir. Doğu ve batı. İnsanlar ne için kavga eder ,niçin bölünmeler ortaya çıkar. Sonuçta bölünmeler sonucu felaketler ve gözyaşları meydana gelir. Bu şarkı özgürlüğün şarkısıdır,özgürlüğü anlatan bir şarkıdır. İnsanlar ,doğu ve batı bölümünün bölünmemesi için barış çağrıları yapmakta ve yürümektedir.
We Are Strong, Açıkçası şarkı başlarken şarkının başlarını Survivor grubunun klavye girişlerine benzettim. Gerçekten çok benziyor,insan bu kadar benzerlik olmaz diyor. Şarkının melodisi hiç bozulmuyor aynı Aor gruplarında olduğu gibi aslında duygusal bir şarkıyı anımsatıyor. Biff ise o mükemmel sesiyle şarkımıza eşlik ediyor. We are strong,We will survive diyip bitiriyorum. Şarkıdaki gitar soloları,ince klavye girişleri ve biff’in o caydırıcı sesiyle birleşince mükemmel bir şarkı ortaya çıkıyor.
Jericho Siren, Şarkının başlangıcında sanki uçak seslerini duyuyoruz. Sonra davul tonlarıyla şarkımız hızlanıyor. Şarkı bir hikayeyi anlatmaktadır. Jericho , M.Ö. 9000'lere dayandığı söylenen Kudüs'ün 20 km kuzeydoğusunda,Şeria ırmağının 8 km batısında bulunan [şuanki ismi ile Eliha] bir kenttir Jericho. Jericho Sireni ,Jericho duvarı olarak bilinir. (Wall Of Jericho] .
Jericho’nun ünü eski ahit’te joshua’nın 6.bölümünde anlatılan Yahudilerin kendi kuşatmasına dayanır. Silahlı Yahudiler,din adamları ile birlikte surların çevresinde , 7 gün boyunca 7 kez gezerek kendilerini kutsayıp duvara lanetler yağdırırlardı. Bu hareketi olabildiğince gürültülü bir şekilde bağırarak gerçekleştirirlerdi. Bu olay sonuca ulaştığında duvar yıkılır. Yahudiler bu kendi ele geçirip ilk ciddi yerleşim yerlerine sahip olmuşlardır.
Attack! They are coming with the dawn
Attack! Your city's going to fall
Jericho siren
Şu satırlar özellikle şarkının özeti sayılabilir. Ayrıca o satırlar en sevdiğim sözlerdir. Özellikle Biff’in Attack diyişi insanda bir coşku yaratıyor.
Red Alert, Başlardaki gitar sesleri sanki bir oyun gibi. Sonra davul hızlandırılmış şekilde şarkının şeklini değiştiriyor. Özellikle o gitar solosu atılırken biff’in aaa diye adeta çığlık gibi şarkıya girecek olması,bizi nasıl bir şarkının beklediğini göstermektedir. Şarkının lirikleri ise çok etkileyici olduğunu belirtmek isterim. Savaşlarda insanların ölmesi,Kırmızı tehlike sinyali,Nükleer reaktör gibi önemli konulara değinilmiştir.
Kadro
Biff Byford - vocals
Graham Oliver - guitar
Paul Quinn - guitar
Paul Johnson - bass
Nigel Durham - drums
Prodüktor: Stephan Galfas
YAZAN:Cem Kurtuluş
Devamını okuyun...>>
Black Sabbath öncü albümlerinden biridir,Ayrıca Paranoid albümüyle aynı yılda kaydedilmiştir. Albümün Doom Metal’e benzeyen bir havası vardı. Albümün içinde karanlık ve pis bir hava vardı. Şarkı sözleri daha çok albüme doom metal olma özelliğini kazandırmıştı. Özellikle Ozzy’nin haykırışlarını duyar gibiyiz. Ozzy’nin her zaman Black sabbath için fanlar için ayrı bir yeri oldu. Çünkü acılı haykırışları daha iyi seslendirebilme özelliğe sahipti. Eğer Ronny James Dio olsaydı,bunu yapabileceğini düşünemiyordum. Çünkü Ronny James dio hızlı sahnede hiperaktif özelliğiyle ayrıca ses tonuyla kaybediyordu.
Fabrikada parmaklarını kaybetmiş olan Tony Iommi, bu albümü keydederken gitarının tonunu bozmayı denedi. Telleri gerdi ve tekrar dizdi, böylece daha kolay çalabiliyordu. Geezer Butler da Iommi'ye uyabilmek için bassının tonlarını değiştirdi. Sonuçta daha karanlık ve daha pis bir sound yakaladılar. Bu albümde Tony Iommi, elektro gitarda de-tuning tekniğini kullanmaya başlamıştır.
Master Of Reality, 1971'in Şubat’ından Mart’ına kadar, California ve Los Angeles arasında bulunan Record Plant stüdyolarında kaydedildi. Grubun İngiltere dışında kaydettiği ilk albümdü. Prodüksiyonu, önceki iki albümlerininkini de üstlenmiş olan Rodger Bain üstlendi. Bu, grupla olan son çalışmasıydı.
Yavaş ve ağır şarkılar, balladlar, hepsi Iommi tarafından yazıldı.Two of these, Embryo ve Orchid, kısa, enstrümantel şarkılardı. Solitude, Ozzy Osbourne'un acıklı vokali ve katkılarıyla daha uzundu. Alışılmadık olarak, After Forever gibi şarkılarda Hristiyanlık'tan ögeler bulunuyordu. Bu sırada Black Sabbath, görünüşleri, sözleri ve soundları yüzünden satanist sanılıyordu. Lord Of This World ise şeytana tapan bir adamı anlatıyordu.
Albüm Kapağında gri bir Master Of Reality yazısı, hemen altında da mor bir Black Sabbath yazısı vardı. Arka plan siyahtı. Yazıların boyutları büyüktü ve sanki bir suda ya da dalgalanan bir bayrağın üzerindeymiş gibi dalgalanıyorlardı. İlk versiyonlar, kabartmalı bir kitapçık ve grubun büyük boy bir posteriyle geliyordu. İlk kez bu albümdeki kitaplıkta şarkı sözleri ve prodüksiyon yazıyordu. İlk Kuzey Amerika versiyonlarındaki bazı şarkılarda altyazılar vardı. Children Of The Grave'in çıkışına The Haunting adı verilmişti. Lord Of This World'ün girişine Step Up, Into The Void'in gişineyse Deathmask denmişti. Bu Black Sabbath’ın önceki albümlerinde de görülebilecek bir özellikti. Ayrıca Şarkıların yanlış listelenmelerine yol açtı. Sonradan albümün adı ve üç tane olan altyazılar düzeltildi.
Albüm Amerika’da iki milyon kopya sattı. Kritikler iç açıcı değildi,The Rolling Stones dergisi albümü Tamamiyle kendini tekrarlayan komik bir albüm olarak tanımladı.
Albümün single şarkıları, Black Sabbath ile özdeşleşen, 'Children of the Grave' (Mezarlığın çocukları) ve 'Sweet Leaf' (Tatlı yaprak) olmuştur.
Sweet Leaf: Sweet Leaf bildiğiniz üzere uyuşturucu hakkında yazıldığı bilinmektedir. Başlardaki giriş çok önemlidir. Giriş dediğim kısım ise ‘’ ALRIGHT NOW!! Kısmıdır. Sound olarak doom özelliklerini rahatlıkla görebiliriz. Albümün 1970’lerde kaydedilmesinin etkisi büyük olabilir. Ozzy’nın acı dolu haykırışları ,Iommi’nın akıcı gitar tonları,Bil Ward’ın sessizten gelen davul sesleri bizleri bu noktada etkileyebilir. Uyuşturucu ilgili olmasının nedeni ise Black sabbath yıllarında alkol ve uyuşturucuyla daha çok ilgilenmesi delice çılgınlıklarla tanınmasıdır. Bilindiği üzere Sweet Leaf sözcüğünün anlamı Tatlı yaprak olarak geçmektedir. Uyuşturucu bir yaprağa benzetir. Hatta Ozzy’nin bunu yaprağa benzetmesinin nedenini şu satırlardaki sözcüklerle daha iyi anlayabiliriz.
Normal insanlar senin hakkında birşey bilmezler
Yere atar ve ateşe verirler
Sen ise bana bir inanç getirdin
Dünya varolana dek seni seveceğim şirin yaprağım
Burada Şirin yaprağım veya tatlı yaprağım diye bahsetmektedir. Uyuşturucunun üzerinde bıraktığı etkiden bahsetmektedir. O zamanlar gençlik ateşinin verdiği ateş ile uyuşturucu ile çılgınlıklar yapmaktadır. Uyuşturucu bir insan için zor bırakılması bir maddedir. Bağımlılık yaptı mı bırakmanız imkansız,ayrıca pskolojik destek bile alma şansınız vardır. Çünkü uyuşturucu hemen bırakılmaz bırakabilmesi için insanın uyuşturucuyu aklında bitirmesi gerekir. Ama bağımlılık yapanlar her an her yerde maddeyi görebilirler. Çünkü bağımlıdır,yaşama bağlayan madde örneğidir. Şarkıda uyuşturuya olan ilgisini ve sevgisini belirtiyor.
After Forever: Şarkıda alışılmadık olarak Hristiyanlığı içeren öğeler bulunmaktadır. Hatırlarsak Black Sabbath zamanında satanizm içeren konular üzerinde suçlanmıştı,daha tersine kendi dinlerine bağlı olduğunu Iommi hem röportajlarıyla hem de sahneye çıktığı zaman taktığı haçlarla belirtmiştir. Burada da şu anlam çıkıyor. Herkesin inancı kendinedir. Bir birey illa inanacak gibi zorunluluk yoktur. Ama inanç hayatın bir parçasıdır. Iommi’de bunu Black Sabbath’da çaldığı dönemlerde sahneye nasıl çıktığında gösteriyor. Burada hatta şu kısım dikkatimi çekti. ‘’ Tek yol tanrıyı sevmektir’’sözü Black Sabbath’ın ne denli inançlı bir grup olduğunu ortaya koymaktadır. Bu zamanında satanizm suçlamalarına verilen en iyi cevaptır.
Embryo: Embryo şarkısı Black sabbath’ın en kısa ve enstürümantel şarkılarından biridir. Iommi bu şarkıda enstümantel şarkıyı mükemmel gitar ustalığıyla bizlere göstermektedir. Ayrıca bu şarkı konserlerde çalınır enstürümantel olarak seyircilere büyük haz verir. Seyirciler eşliğinde de Ozzy’nin oynadığı görülür.
Children of Grave: Albümün ana konularından biri olan Savaş,Barış,Devrim üzerinedir. Ayrıca Konserlerde söylediği Parçaların başında gelir. Bu parçayı konserlerde söylediğinde seyircilerin inanılmaz bir görüntüsü vardır. Ayrıca Anlamı Mezarın çocuklarıdır. Bil War’ın davuldaki üstün perfonmansını unutmamak gerekir,Ozzy’nin bu sözleri haykırarak söylemesi bizlerde farklı hisler uyandırıyor. Diğer şarkılara göre daha farklı havası bulunmaktadır. Sweet Leaf gibi şarkıyla karşılaştırdığınızda sound bakımından daha farklı olduğu görülür. Hız bakımından Bil ward en üstün perfonmansını göstermiştir. Devrim diye bahsettiği olay Barıştır. Kötü davranılmaktan zulmedikmekten artık bıkmışlardır. Artık barış’ı isterler aslında bu yüzden devrim’in gerçekleşmesini ya da yenilik gelmesini söylerler. Şarkı sözlerini yazarsak daha anlamlı olacaktır.
Yarının çocukları,bugün düşen gözyaşlarında yaşar
Yarınki güneşin doğuşu barışı getirecek mi
Dünya atomik korkunun gölgesinde yaşamalı mıdır
Onlar barış için savaşı kazanabilirler mi,yoksa gözden kaybolabilirler mi
Bu satırlar Şarkının ana fikrini ortaya koymaktadır. Burada anlatılmak istenenler açıktır. Dünyada yoksul kalan insanların ezildiğini, zenginlerin fakirleri ezdiği haklının her zaman ezildiği belirtilmektedir. Dünyaya karşı mücadeleni etmenden başka bir çaren yok,çünkü her zaman haklının değil zenginin kazandığı biliniyor. Bunun için devrime katılmalısın. Devrim diye bahsettiği olay ise Dünya’ya karşı zenginlere karşı haklarını savunmak ,hiçbir zaman ezilmemek,Hiçbir zaman boyun eğmemek,Devrimi kazanancaya kadar mücadele etmelisin. Ayrıca Children of Grave’in sözleri, War Pigs ve Electric Funeral'i andırmaktadır.
Orchid: Embryo şarkısıyla birlikte albümün en enstürümantel ve kısa şarkılarından biridir.Klasik gitar tınıları alıyorum,Konserde çalınıyor mu bilmiyorum. Ama Embryo çalınıyorsa ,Bunun da çalınacağını düşünüyorum.
Lord İs World: Lord is world diğer bir anlamıyla Dünyanın efendisi demektir. O dönemdeki satanizm olayları gündemi meşgul ediyordu. Black sabbath gerek giyinişleri ile gerek sözleriyle çok eleştirilmişti. Ama bu kadar eleştiriyi hak etmiyordu. Bu şarkı Şeytan’a tapan bir adamı anlatıyordu. Belki de bu Black Sabbath’ın o zamanlar korkutucu unsurlarından biri idi. İlk satırın sonlarına doğru şu sözcüklerle karşılaşıyoruz. ‘’ Senin ruhun hastadır,Asla tedaviyi bulamayacaksın
‘’ burada Şeytan’a bağlı olduğunu anlatmaktadır.
Şeytan’a bağlı oldun mu tedavisini bulunamayacağı ,Ayrıca şarkıda Sevginin yerine Kötü yolları seçersin cümleside yer almaktadır. Black Sabbath bu lirikli sözleriyle her zaman ilgisini çekti ve insanları korkuttu. Ama bu sadece korkutu mizah türü bir havaydı. Günümüzde şeytan’ı kendine efendi olarak görmüş insanlar vardır,Şeytan’ı efendi olarak görüp onun buyruklarını yerine getirir. Her insanın içinde bir şeytan olduğu gerçektir,ama şeytan bizi yönlendiremez kendi düşüncelerimizle biryerlere yöneliriz. İyiyi veya kötüyü seçmek bizim elimizdedir. Black Sabbath’a satanizm iftirası atılması normal,ama aynı Black Sabbath ‘’Şeytan asla yaratıcı değildir’’cümlesini liriklerinde kullanmıştır. Bu suçlamaların ne kadar cahilce olduğunu anlatmıştır.
Müzikal olarak değinmem gerekirse Davul seslerini ve Ozzy’nin o mükemmel sesini duymaktayız. Sonra şarkının ortalarında Müthiş riff’ler geliyor ,tabi soloları da unutmamak gerekir. Iommi gitarında mükemmel marifet sergilemiştir.
Solitude: Solitude’nin diğer bir anlamı yalnızlıktır. Müzikal olarak bahsetmek gerekirse Başlardaki sessiz gitar tınıları ve tonları Ozzy’nin sessizliğe bürünmüş eşsiz vokali bizi uzaklara doğru götürüyor. Bu Mükemmel şahaseri ancak Ozzy seslendirebilirdi. Ozzy bu türlü parçaları seslendirme özelliğine sahiptir.Özellikle bu parçada Ozzy’nin katkısı çok büyüktür. Parçada anlatılanlar Hayatta değer verdiğin insanı kaybettikten sonraki hayatın ne anlama geldiğini ifade ediyor. Sonuçta insanlar hayatta bir kişiye bağlı yaşayamaz ,Onu sonsuza dek götüremez. Kaybettiğimiz çoğu kişi hakkında ağlarız belki de onu düşünürüz,acaba o bizi düşünür mü diye aklımıza gelir mi hiç ?
bütün sahip olduklarım – hepsi şimdi gitti
Ne yapabileceğim,Nereye gidebileceğim
Hiçbir şey beni mutlu edemez sadece senin düşüncelerin dışında
sen sadece güldün kalmanı dilediğimde
sen gittiğinden beri ağlamadan duramadım
Bu sözcükler bir şeyleri anlatabilir,hepimizin başına da gelmiştir. Black Sabbath doom metal olma özelliğini burada kazanıyor,İlk albümlerinde bunu görüyoruz. Ama Black Sabbath’ın bu şarkılarında büyük bir duygu yoğunluğu vardır. Hissettiklerimizi veya yaşadıklarımızı insanların kendi içinde yaşadıklarını büyük bir uslüpla şarkıya uygulamıştır. Benim kendi görüşüme göre bu sadece sıradan bir şarkı değil,İnsanların kötü yaşadığı dönemler,kendini yalnızlığa atmış dönemler hatta ölüm noktasına geldiği bile olmuştur. Ama yalnızlığa itmemizin anlamı yok çünkü bir insana bağlı yaşamayız ,yaşayacağımız bir hayat var önümüzde,bu hayata kullanabilmek ise sadece bizim kendi elimizdedir. Kendimize değer verirsek biz yarar görürüz,aksi takdirde kendimizi sevmeyip başkasını seversek büyük zararla karşılaşabiliriz. İçimize kapandığımız tek başına kalmak istediğimiz zamanlar elbette olmuştur,Çareyi her zaman yalnızlıkta bulmuş olabiliriz. Ama bu tek çarenin yalnızlık olduğu anlamına gelmez. Black Sabbath ise bunu liriklerinde vurucu sözleriyle ifade etmiştir. Ama bunlar sıradan bir söz değil dediğim gibi,Bir insanın yaşadıkları ve hissettikleri ile ilgili bir olaydır. Ozzy ise bunu da gerçekten kalbinden hissederek söylüyor.
İnto The Void: "Into the Void" 1971 yılında yayınlanan "Master Of Reality" albümünden bir Black Sabbath şarkısıdır. Bu şarkı, Doom Metal tarzının öncülüğünü üstlenmiştir aynı zamanda. Şarkı açılışındaki gitar rifi "Death Mask"i andırmaktadır. Şarkı, bir grup astronotun, mevcut dünyanın savaşlar ve çeşitli kirlenmelerle çığırından çıkmasından ötürü (uzayda) gidip yaşayabilecekleri yeni bir dünyayı aramalarını anlatmaktadır.
Konserlerde izlediğimiz gibi Iommi’nin attığı sololarla Ozzy kendinden geçiyor hem kafasını sallıyor hem de ayaklarını yere çarptırıp seyirciyi coşturuyor. Iommi’nin müthiş soloları ve riff’leri bizi kendimizden geçiriyor. Sözlere gelirsek Bu dünyada yaşanan savaşlardan kurtulup mutlu ve huzurlu hayat sürmek istiyorlar. Bunlar Hippi’lerin barışı isteyip anarşist düzene isyan etmesi gibi bir şeydir. Dünyada çekilen acılar yoksul ve sefalet içinde büyüyen insanlar ,Temiz bir dünya iyi için mücadele eden insanlar bu şarkı bunu gayet çok iyi şekilde anlatıyor. Bunu anlamamız için sözleri de iyi bilmemiz gerekir.
Bilinmeyen bir dünyada aşk
Özgürlüğün çocuklarının evlerini yaptıkları yer
Şeytan ve köleleri yüzünden dünyayı terketmek
Onların geleceğinden, onların mezarlarından kaçmak
Burada sözlerinle Başka bir dünyayı istemektedir. Başka bir dünya şeytan’ın olmadığı ,acının olmadığı sadece özgürlüğün,neşenin,barışın ve mutluluğun olduğu bir dünyada yaşamak kim istemez ki ,Kim içinde şeytanın olmasını ya da Her zaman savaşın olduğu sefaletin sürdüğü,acının yükseldiği,bir dünya ister ki. Uzayda aradığı mutluluğu bulacağına inanmaktadır. Ne bir sıkıntı ne bir acı özgürlüğün ve barışın olduğunu Uzayda olduğuna inanmaktadır.
Hazırlayan:Cem Kurtuluş
Devamını okuyun...>>

1980’lerin ve 1990’ların önemli Hardrock gruplarından White lion’un en mükemmel albümlerinden biri olarak gösterilmektedir. White lion’un yazdığı balladları dinleyipte sevmeyenimiz yoktur.Bu şarkılar birer efsanedir.
Hungry ,Lonely Nights,When the Children cry gibi efsane şarkılar bu albümde bulunmaktadır. Tabi unutmamız gereken ise Mike Tramp’ın o balladlarında bize hissettirdiği mükemmel sesidir. Vito Bratta’nın gitarını ruhuyla çalması hangi birimizin tüylerini diken diken etmemiştir ki,hangimiz Mike Tramp gibi bir sese hayranlık duymamışızdır ki,Bunun için bu albümün yeri bende çok ayrıdır.
Bu albüm 2 milyon kopya satmıştır. Bu albümle birlikte White lion listelerindeki yerini korumuştu. When The Children Cry gibi bir ballad White lion’un listelerde 3.sıraya girmesine neden olmuştu.
Hungry, Ballad ustası diye tabir ettğimiz White lion’un mükemmel şarkılarından biridir. Konserlerinden eksik etmediği şarkıların başında gelir. Her yönüyle bizleri etkileyen Mike tramp’ın mükemmel sesi,vito bratta’nın mükemmel sololarıyla birleşmektedir. Her insanın özel hayatı vardır. Ve kendisini iyi hissetmesi için mutluluğu şarkılarda bulmaktadır. Şarkı bilindiği üzere Aşk ile ilgilidir. Zaten White lion gibi grupların ana teması Aşk üzerine kuruludur. Hayatımızda her zaman mutluluk mu yer alır,aşık olduğumuzda hiç üzülmez miyiz ya da White lion gibi bir grup bizi şarkılarıyla uçuruma sürüklemez mi. Aslında sadece aşk olarak bakmamak gerekir,insan normal günde huzurlu olmuyorsa. Bunu müzikte bulabilir. Hungry’de öyle bir şarkıdır.
Don’t Give Up, Mükemmel davul tonlarıyla başlayan bir şarkı,Mike Tramp’ın mükemmel sesiyle açılıyor. Balladların önemini buradan anlayabiliyoruz ,kaç defa dinlediğimi dahi bilmiyorum bu şarkıyı. Çünkü insan kaç defa dinlerse dinlesin,hiç sıkılmayacaktır. Şarkılarında genel temalar Aşk demiştik,ama müzikal olarak olağan üstü bir şarkıdır. Şu bir gerçek ki Mike Tramp ve Vito Bratta bu grubun ana parçalarından biriydi. Zaten grub’da onlar tarafından kurulmaktadır. Şarkının içeriğinde bir insanın hep çalışarak bir yere gelemeyeceğini söylemektedir. Bazı insanlar vardır ki hep çalışır,bazen insan gezmesini ,tozmasını,eğlenmesini hayatına da yaşamasını bilmelidir. İnsan ot gibi yaşamaya mahkum değildir. Ama zaman geçtiğinde yıllara baktığımızda ne kadar çabuk geçtiğini anlayacağız. Hep Çalışarak mı yaşlanacağız diyeceğiz kendimize. Boşa geçirdiğimiz yıllar ve dolaşmadığımız köşede beklediğimiz yıllara bakınca ne kadar pişman olduğumuzu anlayacağız. O zamanların kıymetini bilmeden bir baktık yıllar geçmiş ve yılların çöpe gittiğini fark edeceğiz. Ama yılları döndürme gibi bir imkanımız olmucak.
Lonely Nights, Bazen yalnız geceler sıkılırız ,ve tek başımıza bir şeyler yapmak isteriz,ama aklımıza bir şey gelmez. Bunun için bu şarkı bize ilaç gibi gelecektir. Şarkı sessizlikle karşımıza çıkıyor,ve gitar temaları ön planda yer alıyor. Vito Bratta ise bize gitardaki tekniğini gösteriyor. Teknik olarak bakarsak belki de dünyanın sayılı gitaristleri arasında gösterilebilir. Bir gün değer verdiğimiz kişiyi kaybettiğimizde üzülürüz ve kendimizi yalnızlığa terk ederiz. Yalnız gecelerde bir umut bir çıkış yolu ararız. Kaybettiğimiz değerler ,sevdiklerimiz ve bize karşı oynanan oyunlar. Hepsi’nin sonucunda karşımıza aşk kavramı çıkıyor.
Kaybettiğinizde tek kalırsınız,ve ağlamak bazen ise ölüyüm dersiniz. Ama bunlara çare ölüm değildir. Karanlık gecelerde yalnız kaldığımızda her şeyi daha iyi anlayabiliriz. Terkedildiğinizde ,kimse ilgilenmez,kimse üstünüze düşmez. Bazen kendinizi yalnız hissedersiniz. Yalnızlık hayatın her alanında vardır,önemli olan kendini iyi ve mutlu hissetmendir. Bu şarkı Hem mutluluğu hem de yalnızlığı iyi anlatan bir şarkıdır. Ayrıca benim White lion’un efsane olarak gördüğüm şarkılardan biridir.
Sweet Little Loving, Parçaya mükemmel bir giriş vardır. Sanki diğer şarkılara göre bu ses bundan mı çıkıyor diyorsun. Ruhunuzu okşayacak ,ve rahatlayacağını düşündüğüm bir şarkı niteliğindedir. Mike Tramp resmen o ince sesiyle ruhumuzu okşuyor . Anlatılmak istenen Aşktır her zaman diyoruz. Şarkının sözlerinde Geceleri barlarda çalışan birinin para uğruna o barların içinde olduğunu belirtmektedir. Şarkının anlamı ise Tatlı sevgidir. Mike Tramp’ın mükemmel vokal yeteneğiyle Vito Bratta’nın mükemmel tekniği birleşip mükemmel bir şey çıkıyor ortaya.
Lady of valley, Eminim Ballad listesi oluştursak bu şarkıyı es geçemeyiz. Bu şarkı Vito’nun gitarıyla yüceleşir. Şarkının içindeki sololar tüylerimizi ürpertir. Bu şarkıda liriksel olarak Aşk meşk anlatılmaz. Başlarken davul ön plandadır,ayrıca konserlerinde Mike Tramp bunu seyircilere büyük bir duyguyla söylüyor. Vadinin hanımı diye bahsettiği ,hanım’a duyduğu kindir. Abisini bir savaş ortasında kaybetmiştir ve etrafında abisini kaybedince kimse kalmamıştır. Tek yüzleştiği korkulardır. Vadi hanımına burada sesleniyor. Geri günleri mi getirebilir misin diye sitemlerde bulunuyor. Ayrıca farklı bir açıdan bakarsak olaya ,çocukken yaşadığımız günler artık geriye gelmez ve yaşanamaz. Çünkü çocukken yaşamışızdır ve o günlere dönmek artık imkansızdır. Yaşlanınca insan keşke genç kalsaydım diye feryatlarda bulunur.
Ama artık yaşlıdır,genç ve dinamik değildir. Birazda bu yönden baksak daha anlamlı olur.
Wait, Çok süper bir giriş vardır. Videolarını izlersek White lion’un iki gitaristi yanında yer almaktadır. ‘’Wait’’derken solo atarlar ve sonradan kısa bir süre davul tonları şarkıya giriş yapar. Burda ise tema Aşk üzerine kuruludur. Aşklar hep vardır ,karşınıza çıkar ve biter. Belki sebepsiz veya nedensizdir. Ama bu dünyada nedensiz hiçbirşey yoktur ,çünkü biten her şeyin bir nedeni vardır. Yaşadığımız dünya bile nedenlerle doludur. Biten bir aşk’ın ardından mücadele etmek güzel bir şeydir,ama olmucak bir şey için mücadele etmek saçmalıktır. Tabi olmayacak bir şey yoktur. Ama eğer bir şey istenmiyorsa istenmez,isteniyorsa istenir.
Hayatımız boyunca bu gibi durumlarla karşılaşmışızdır. Biter ,ama sebebi yoktur. Şarkının genel içeriğinden bahsetmek gerekirse ,Türkçe sözlerini açıklamak gerekirse Sana, son defa seni seviyorum demek istiyorum,bana lütfen bu şansı ver demektedir. Şans,insan hayatında bir defalıktır. Bir defa şans verilir,her insan şansını iyi kullanmasını bilmelidir. Şansını kullanamayan sonuçlarına da katlanır.
All You Need is Rock N Roll, Şarkı başlarken klasik gitar gibi gelir gitar tonları öyledir ,sonra arkadan sesler gelmektedir ve şarkıya aniden giriş yapılır. Rock’n Roll’u anlatır ,şarkıdan anlaşıldığı gibi. Rock’n Roll’un verdiği müthiş enerjiden bahseden. Seni hayata bağlayan tek şey müziktir ve bu da Rock’n roll’dur. Seni ayakta tutacaktır. İnsanların hayatında müzik önemlidir. Sıkıntılı dönemlerinde,üzgün dönemlerinde müziğin yeri her zaman ayrı olmuştur. Bildiğiniz üzere şarkının Türkçe anlamı’da ‘’Senin ihtiyaç duyduğun tek şey Rock’n Roll’dur’’diyor. Burda da müziğe olan bağlılığını belirtiyor. Rock’n Roll’un içinde bir çok şey var. Kendini özgür hissedersin,tepinmek istersin,havada uçmak istersin ,çünkü kuralı yoktur. İnsan hissetti mi her şeyi yapabilir. İster tepinsin,ister ayaklarını oynatsın. Sonuçta Müzik hayatımızın parçasıdır.
Tell me, Mükemmel davul tonlarıyla parçaya giriliyor ve sonra ‘’ Ooo sesleri yükseliyor,parçayı da özel yapan orası zaten. Gece tek başına kaçan iki sevgilinin macerası ne kadar kötü olabilir ki,Gece ,sessiz,ıssız,karanlık etrafta kimseler yok ve tek başınalar. Üzerlerinde büyük bir korku,Tabi bu korku ailelerinden gelmektedir. Ailelerin üzerinde baskısı var. Üşüyorlar,donuyorlar ama birbirlerine sarılmalarından başka çareleri yoktur. Çünkü yapılan yapılmıştır,olan olmuştur ve geriye dönüş yoktur. Ailelerine karşı çıkmışlar,ailelerin anlamayacağını düşünmüşler,ve en doğru kararı kaçmakla bulmuşlardır. Hikaye böylece sona erer.
All Join Our Hands, Her şarkıda olduğu gibi bu şarkıya davulla müthiş bir giriş yapılıyor. Sonra aniden ‘’
children crying from the heat’’diyerek şarkıya giriyor bizi heyecanlandırıyor. Ayrıca şu sözleri söylerken ‘’ so let's all join our hands’’ birden alkış sesleri yükselince insan farklı bir havaya giriyor açıkçası. Alkışların yükselmesinin şarkının konusuyla ilgisi olduğunu düşünüyorum. Çünkü Şarkı insanların birleşmelerinin bir göstergesidir. Bazı insanlar vardır yalanlara kanarlar ,etrafta dövüşür ve savaşırlar ama ne için belki de bir hiç için ama yanlış yaptıklarını hiçbir zaman bilmemektirler. Bir gün bilecekler ama geç olacak geriye baktıklarında kaybettikleri tek önemli değerin zaman olduğunu anlayacaklar.Önemli olan birleşmek ve bu gibi şeylere mücadele etmek kendi içimizdeki şeylerle kavga etmemek. Aynı günümüzde olduğu gibi.
When The Children Cry,Bu şarkı grup için bir dönüm noktası olmuştur ,çünkü Grup, esas başarısını “When The Children Cry” adlı akustik ballad single’ıyla yakaladı ve listelerde 3 numaraya yükseldi. Her zaman konserlerde çaldığı parçaların başında gelmektedir. Şarkının ana teması savaş üzerine kuruludur. Bizler şu an rahatlık içinde yaşıyoruz,yarının ne getirceğini bilemeyiz. Savaşlar,dünyada insanların yok olmasına neden olmuştur. Bu Irakta olsun Pakistanda olsun veya başka yerlerde,Savaşların getireceği acıdan,sefaletten başka bir şey olamaz. Devletler veya büyükler sadece kendini düşünür,acı çeken insanları sefalet’e mahkum olmuş insanları düşünmez.
Onların tek düşündüğü bu savaşların sonucunda kazandığı ‘’Para ‘’olacaktır.
Şu an Amerika’nın Irak’ta uyguladığı Politika gibi,onların amacı ne Petrol çekilmek neden istemiyorlar sonunda Para var,ama bu savaşın sonunda ne oluyor,olan kime oluyor,zavallı insanlara oluyor. Zülum çeken insanlar,sakat kalmış zavallı çocuklar bunların suçu ne tabiki de bunları düşünmüyorlar. İnsanlar evlerinden çıkamıyor ,korkuyla yaşıyordu ve belki de kaçaçak ve sığınacak bir yer arıyorlardı. Savaşın olmadığı tek bir dünya ,barış ve sevginin olacağı bir dünyayı arzuluyordu. Şarkıyı dinlemeden videosunu izleyin. Orda savaşların neler getirdiğini,çocukların,yoksulların,zavallı ve mahsum insanların nasıl acı gördüğünü gözler önüne seriyor.
HAZIRLAYAN:Cem Kurtuluş
Devamını okuyun...>>
Kazım koyuncu'nun hiç yayınlanmamış 11 + 5 konser şarkısıyla çıkan yeni albümüdür.15 aralık tarihinde piyasaya çıkması beklenen albümü..albüm halkevleri tarafından çıkartılacak ve satışlarından elde edilecek gelir kurulması planlanan kazım koyuncu kültür merkezi projesine aktarılacak.
Şarkıları gerçek yaşamı ve toplumu fazlasıyla etkilemişti. Giderken arkasında üzülen insanlar bıraktı. Bazı sanatçılar Kazım koyuncu’nun ne kadar önemli bir sanatçı olduğunu sözleriyle ifade etmiştir. Bunun en basit örneği Erken oğur’dan gelmiştir.
erkan oğur: kazım koyuncu'nun varlığı, ruhu, cismi, sanatı, dostluğu, sıcaklığıyla ve arkasından sürüklediği sevenleriyle ve bütün insanlık erdemleriyle, ben kendim olarak dünyanın tüm sömürücelerini ve onların uşaklarını lanetliyorum
Kazım’ı halkın içinden çıktığı için sevdiler,çünkü kazım halkın yarattığı markaydı.
1 hoşça kal
2 yalnızlığı anla
3 askıda yaşamak
4 dünyada bir yerdeyim
5 anılar düştü peşime
6 yine burada
7 sürgün başlar
8 anlat bana
9 ayrılık şarkısı
10 hayat
11 le le le (enstrümental)
12 divane aşık (live)
13 anam deyi ki bana (live)
14 yenge kızı (live)
15 kız ne ağlayisun (live)
16 dido (live)
Hoşçakal,Bir ayrılık bir gidiş ancak bu kadar asi anlatabilirdi. Değineceklerin hepsine değinmiş. Sözleriyle vurmuş,Ayrılanlar,başaramayanlar,umudu tükenenler,biryerlerde çare arayanlar bu şarkı onlara hitap ediyor. Adeta sesiyle milyonları büyülemişti. Bir ayrılığın hikayesi,ama nasıl bir ayrılık bir ölümün habercisi mi yoksa bir kavuşmanın habercisi mi. Buralardan giden bir insanın öyküsü.
Yalnızlığı anla, Çok sade bir girişi vardır. Parçalayacak ve mahvedecek bir şekilde parçaya girilir. Bir milli marş niteliğinde,bir şarkı bu kadar özel yapılabilir. Issız bir ormanda oturuyorsunuz,yalnızlığın duvarını yıkmak için uğraşıyorsunuz,bunun için çözüm hep beraber bu şarkıyı söylemek olmalıdır. Etrafta sessizlik,ve cıvıl cıvıl gelen kuş sesleri sizi büyülü bir havaya sokuyor. Hele bir boşluk ki nasıl insanla dolsun kısmı insanı uçuruma sürükler.
Aşkı yaşamak, Bu şarkının en önemli özelliği Atilla İlhan’a ait şiir olmasıdır.Şarkı da mükemmel flüt solosu vardır. Hayatın getirdiklerine müdahale etmeden olanları uzaktan izlemektir. Zamanı durdurmak ve bazı şeylerin geri gelmesini isteriz,ama artık zaman durmaz tersine ileri gider. Kaybettiklerimizi kaybederiz,kazanacaklarımızı ise kazanırız.
Dünyada bir yerdeyim, Bu şarkı kazım koyuncu’nun hayatını gözler önüne seren bir şarkıdır. Hiçbir zaman para kaygısı gütmedi,kardeşce ve arkadaşça olanları paylaşmak istedi. Sanki bu şarkı bugünler için söylenmiş. Yaşarken kıymeti bilinmedi,öldükten sonra kıymeti bilindi. Sonra şarkılarıyla anıldı. O şu an dünyada bir yerde,şunu biliyoruz ki o güzel bir yerde. Yaptıkları onun nereye gideceğinin bir habercisi.
Anılar düştü peşime, Şarkıyı sanki eskilerden değil de şimdilerdeki gibi söyleyen parçadır,Ayrıca Dünyanın çaresizliğine ,adaletsizliğine meydan okuyan şarkıdır. Bazı anılar vardır kötüdür,bazı anılar vardır iyidir ama bir gerçek var ki o anıları unutamazsın. Bir yolculuğa çıkarsın ve bazı anılarla savaşamazsın çünkü içinde bir iz bırakır. Bu parçayla kazım koyuncu gözümüzde canlanıyor.
Yine Burada, Kazım koyuncu’nun bir o kadar güzel olsa da bir o kadar da gerilimli olan şarkısıdır. Gitardan gelen tonlar kazım koyuncu’nun sesiyle birleşince bizi sessizliğe götürüp ortaya mükemmel bir tablo çıkıyor. Sessizliğin habercisi,sanki tek dolaşıyormuşun gibi şarkıyı söyler gibi haykırıyorsun.
Sürgün başlar, sessizce akan zamanın tarifi bu kadar mı yerinde olur dedirten şarkıdır. Zaman peki bu kadar mı çabuk geçer. Peki dünyada yapacaklarımız bitti mi bitmedi,ama kazım koyuncu aramızdan erken ayrıldı. Sözlerini hayranlarına bıraktı. nerede ölür sözleriyle, bu sözü belki de ölümün bir habercisiydi.
Anlat bana, Bu şarkı Kazım koyuncu’nun karakterinin oluştuğu dönemde boşluğa düşmemesi korkuya kapılmaması için yazılan bir parçadır. Sevgi,sevinç,arzular,hisler,korkular,kabuslar, içinizden bir şeyler bulabileceğiniz parçadır. En önemlisi ise bu parçanın verdiği duygunun paylaşma olduğunu öğretmesidir.
Ayrılık şarkısı, Bana göre kazım koyuncu’nun aramızdan ayrılışının sinyalidir. O gün bugündür kazım koyuncu aramızdan ayrılmıştı. Sevenleri de arkada üzgün bir biçimde bırakmıştı. Bu ayrılışın hikayesiydi. Bu şarkı bizi alıyor başka yerlere götürüyor. Şarkıların sistemlerden daha güçlü olacağını savunmuştu. Doğduğu yeri çok seviyordu,aynı bir aşk gibi.
Hayat, Bir insan hayatı bu kadar iyi anlatırdı. Hayat,iyiliklerle ve kötülüklerle yaşanılan bir yoldur. Bu yolu insanlar basamak basamak çıkarlar. Karşılarına ne çıkacaklarını bilemezler. Ama yaşayarak bunu öğrenip tecrübe edinirler.
L e le le , Kazım koyuncu’nun enstürümantel şarkılarından biridir. İnsanda bir yerlere çağrışım yaptıran şarkılarından biridir.
Divane Aşık, Kazım koyuncu’nun canlı konser kayıtlarından biridir. Seyircilerin de çok güzel eşlik ettiği görülür. Erkan Oğur’un söylediği daha çok ruhunuza dokunur. Karadeniz Türkülerinin vazgeçilmezlerindendir. sen yağmur ol ben bulut sözüyle en iyi sıralamaya girecek bir türküdür. Aşk’ın uğruna neler yapacağını gösteren bir türküdür.
Anam Deyi ki Bana, İnsan’ın Karadenizli olmasa da oynayası geldiği bir parçadır. Herhalde konserde Karadenizliler sıraya geçmiş çılgınlar gibi oynuyordur. Söz ve müziği Coşkun Aslan’a aittir.
Yenge kızı, Yine diğer şarkıdaki gibi eğlenceli parçalardan biridir. Kazım bunu yine çok güzel seslendiriyor. İnsanlar yerinde duramıyor,arkadan gelen sesleri de duyabiliyoruz.
Kız ne ağlayasun, Kazım koyuncu’nun mükemmel sesiyle şarkıya giriş yapılıyor. Kemençe seslerini de duyuyoruz. Şarkı daha da güzelleşiyor.
Dido(Didou Nana), Şarkıya girmeden önce kısa bir konuşma yapıyor.Konuşma ise şöyledir ; Seyircilere bu şarkıyı bugün çok güzel söylemek istiyorum,nedenini bilmiyorum,nasıl bir insanım bilmiyorum. Albümün Bitişine bunun gibi bir şarkı yakışırdı. Bu şarkının içinde bir yere yolculuk,bir ayrılığın öyküsü gibi geliyor insana.
YAZAN:Cem Kurtuluş
Devamını okuyun...>>
Fallen-Kırmızı-Lust @ 24 Ocak Ctesi OLD SCHOOL Rock Bar (0)
04:16 by Cem kurtuluş , under Konser izlenimleri

Fallen'i izlemek için yola koyulmuştuk. Geç kalacağım diye erken çıkıyım dedim evden,sonra trafiğe yakalandım ama fallen'in 21.30'da çıkmayacağını öğrenince şok oldum. Sonra beklemeye koyulduk. Yine ortam eski dostlarla birlikte süperdi. Herkes eğleniyordu. Lust sahneye çıktığında mükemmel bir kalabalık toplanmıştı. Şarkılarını sıralıyorlardu. Lust'u ilk defa dinliyordum,sadece myspace adreslerinden takip etmişliğim vardı. Eğlenceli şarkılar çaldılar. Tabi Whitesnake'ten is this love çaldığında insanlar eşlik etmişlerdi. Long Way Rock'n roll adlı parça çalmışlardı çok eğlenceliydi,insanlar adeta yerinde duramıyordu. Skid Row'dan bazı parçalar seslendirmişlerdi ve geceye renk katmışlardı. İnsanlar çılgınca eğlenmeye bakıyorlardı. Vokal çok hareketliydi.
Lust,gecenin ilk grubuydu ve şarkıları burada bitmişti. Şimdi de sahneye diğer ikinci grup kırmızı grubunu bekliyordum. İlk defa dinleyecektim,erkek olduklarını zannediyordum,ama bayanlardan oluşan bir hardrock grubuydu. Tabi bu kafamdaki bir önyargı değil. Ama grubu nedense beğenmedim ilk izlenimlere göre fazla heyecan vermedi bana. Vokal'in sesi zaten arka masalarda olan insanlara gelmiyordu. Vokal ise aynen şöyle diyordu ses geliyor mu bizde vokal yok diye bağırıyorduk. Deep Purple'dan Burn coveri yaptığında vokalin sesi gelmeye başladı. Vokal garsondan ikide bir viski istiyordu. Arkamdaki bir ayyaş bağırıyordu, ama vokalden daha çok sesinin çıktığını duyuyordum,ama onunki parazitli bir ses idi. Davulcu'nun hızlı davul çalışını beğenmiştim,ama bazen vokalin sesi hiç çıkmıyor sadece davulcunun davul tonlarına kilitleniyorduk. Gece yavaş yavaş geçiyordu. Fallen grubunu beklemeye koyulmuştuk,çünkü hayranı gerçekten fazlaydı. Ama gece geç saatlerde olduğu için hayran sayısı düşmüştü.
İnsanlar evlerine gitmeye başlamıştı ama fallen durmak yok haydi rock'n roll diyordu gibi. Fallen çıktığında çok güzeldi herşey. Eğlendirdiler. Iron Maiden,Manowar, Pantera,Deep purple'dan nice klasikler çalındı. En çok eşlik ettiğim şarkı ise Battle Hymns'di. Vokalde yer alan Bürken aynen şöyle dedi,dikkat edin arkadaşlar duygusal şarkı geliyor bir baktık Manowar çalıyor ama benim için süperdi. Tabi sadece bunlarla sınırlı değildi gece Savatage'den Jesus Saves çaldı tam keyfimiz yerine gelmişti. Bizi eğlendirdiler,coşturdular fallen'i beklememe değdi diyebilirim. Saat 3.30'a geldiğinde konser bitmişti,bir tane daha çal diyordu insanlar. Hatta testament dinleyenler çevremizi sarmıştı,over the wall diye bağırıyorlardı ama çalmamıştı birdaha ki konsere diyordu.
Ayrıca fallen konseri başlamadan önce hatunlar ön sıraya yumulmuştular ,herhalde bunlar fallen vokali bürkan içindi. Hatta gecenin bitimiyle bazı insanlar sarhoş olmaya başlamıştı. Hatta birtane hatun sarhoş olmuş,konser alanına gelmişti hala eğleniyordu ama ayakta duracak hali yoktu. Ama hatun hala deliler gibi eğleniyordu bu da sarhoşluktan kaynaklanan bir durumdu herhalde. Nilufer denen arkadaşımı yolcu etmiştim gece'nin erken saatlerinde ama keşke kalsaymış gerçekten,çünkü fallen ile süper bir gece geçirdik. Nilüfer'in arkadaşı guns roses mı dedin dedi bana,yok dedim herhalde guns roses'ı çok seviyordu. Ben ise Guns Roses'a şu zamana kadar ısınamamıştım. Nedeni nedir bilmiyorum. Bar kapandıktan sonra sabah 5'e doğru taksim sokaklarında geziyordum,sarhoşu,tinercisi her bir boku vardı. Fazla param kalmadığından dolayı 2 tane simit alarak açlığımı gidermeye çalıştım. Açlığımı giderdi mi gidermedi tabiki de.
Hazırlayan: Cem Kurtuluş
Devamını okuyun...>>
Survivor grubunun 6.albümüdür. O zamanlara bomba gibi düşmüştür hatta birçok otorite tarafından albüm üst sıralara yükselmiştir. Albümde boş şarkı yok gibi bir şeydir. Tabi Jimi Jamison unsurunu görmeden edemeyiz. Jimi Jamison sesiyle adeta Survivor’a hayat vermiştir. Hatta hayranlarının gözünde ayrı bir konumda yer almıştır. Kısaca Jimi Jamison kendini kanıtlamış önemli bir müzisyendir. Gerek solo kariyeriyle gerek Survivor’daki başarılarıyla dünyada büyük ilgi görmüştür. İs This Love şarkısı özel bir yere koyulmuştur ve Amerika’da 9.sıraya kadar yükselmiştir. Prodüktörlüğünü Ron Nevison ve Frankie Sullivan üstlenmiştir. Unutmadan söylemeliyim ki Survivor ,Aor tarzının en önemli temsilcilerindendir.
Parça Listesi
1. How Much Love" - 3:58
2. "Keep It Right Here" (Jamison, Peterik, Sullivan) - 4:28
3. "Is This Love" - 3:42
4. "Man Against the World" (Jamison, Peterik, Sullivan) - 3:35
5. "Rebel Son" (Jamison, Peterik, Sullivan) - 4:37
6. "Oceans" - 4:39
7. "When Seconds Count" - 4:05
8. "Backstreet Love Affair" - 4:01
9. "In Good Faith" (Jamison, Peterik, Sullivan) - 4:22
10. "Can't Let You Go" - 4:42
How Much Love, Süper bir klavye başlangıcıyla şarkımıza girişi yapıyoruz. Yorgunmusuzunuz kendinizi kötü mü hissediyorsunuz kesinlikle bu şarkı size ilaç gibi gelecektir. Klavye tonları inanılmaz derecede insanı etkiliyor tabi Jimi Jamison’un o muhteşem sesiyle birleşince ortaya mükemmel bir eser çıkıyor. Şarkının başlangıcında ‘’aynen şöyle başlıyor ooo ooo ooo’’ya da bana öyle bir ritim çağrıştırıyor. Şarkı insanı farklı dünyalara götürüyor,adeta buradan koparıp hayaller kurmasına neden oluyor.
Keep İt Right Here, Yavaş tempoyla başlayan bir şarkının aslında başlarda çok yavaş ve sakin olduğunu zannediyoruz. Şarkı sakin ve yavaş bu doğru ama ilerledikçe hızlanmaktadır. Tabi en önemli etki yine Jim peteriğin klavyesinden çıkan o muhteşem ritimlerdir. Bu şarkı yürürken dinlenirse daha çok etki yaratabilir,hele ki yağmur yağıyorsa olay daha farklı noktalara taşınır. Şarkıyı ‘’Your sweet love Keep it right here, keep it right here Your sweet loveYou are the love that I can count on’’şu satırlara göre incelersek bir aşk’ı bir sevgiyi anlatmaktadır. Hareketli yağmurlu geceleri ve paylaşılan duyguların sırlarını da anlatmaktadır.
İs This Love,İşte Survivor’dan Jimi Jamison’un seslendirmesiyle bir başyapıt daha. Bu şarkı Amerika’da listeleri zorlamış,9.sıraya kadar yükselmiştir. Bildiğiniz üzere Whitesnake grubununda İs This Love adlı şarkısı vardır ,acaba seçim yapmak zorunda kalsaydınız hangisini yapardınız ,açıkçası ben ayrım yapamazdım. İkisininde etkileyici özellikleri var,Whitesnake grubunda kısa davul ataklarıyla şarkıya giriliyor. Survivor’un is this love şarkısında da can alıcı klavye ritimleri giriyor. Bu yüzden ikisini de birbirinden ayıramayız. Bir yanda Jimi Jamison bir yanda David coverdale.Kelimeler kıfayetsiz kalır. Is this love that I'm feelingIs this love that's been keeping me up all nightIs this love that I'm feelingIs this love bu satırlar ise her şeyin özetidir. Hissedilmeyen sevgi yoktur. Hissettiğin zaman her şey vardır,hissetmediğin takdirde yaşadığın her şey bir hiçtir.
Man Against the World,Nasıl bir giriştir bu dedirten bir parçadır. Adeta delirtir,yardırır, jim peteriğin o klavye çalışını ve jimi jamison’un o eşsiz sesini dinlemek insana huzur verir. Tahmin yürütmek gerekirse Dünyaya karşı olan bir adamı anlatmaktadır. Jimi Jamison’un sakin sesi bunu gayet hissettiriyor.
Rebel Son, İnce klavye dokunuşla yine karşımıza Jim Peterik çıkıyor. Gördüğünüz gibi şarkıların büyük bir kısmında karşımıza Jim peterik çıkıyor,bu da grup için ne kadar önemli olduğunu kanıtlıyor. Tabi sadece Jimi peterik değildir. Klavye dokunuşundan sonra ,Jimi Jamison’un içimizi huzura kavuşturan sesi geliyor .O ses adeta sessizlik içinde insanın ruhuna dokunuyor. Sessizlik kısa sürüyor ,jimi Jamison’un sesiyle birlikte ,jimi jamison’u kısa davul atakları takip ediyor. Şarkının anlamını çevirirsek asi çocuk gibi anlamlara gelmektedir. Şarkıda ise isyankarlar sözler kullanılmıştır. Şarkının isminden yola çıkarsak asi çocuğun isyanı anlatabilmektedir. Tabi sadece isyan değil,İsyan,Öfke,kavga,dövüş,meydan okuma gibi terimlerde kullanılmıştır.
Oceans, Sessiz bir giriş var ve aniden yavaş yavaş davul atakları geliyor. Sonra ise Jimi Jamison şarkıya giriyor. Oceans between us başlayan nakaratla beraber şarkı hızlanmaya başlıyor. Şarkıyı dinlerken kendinizi okyanus kıyılarında bulabilirsiniz dikkat edin. Şarkının ortalarında doğru sololar insanın içini kemirir. Uçurur hatta yardırır.
When Seconds Count, Albümü ismini veren klasik şarkılardan biridir. Hatta klibinde Jim peteriğin klavye çalışı çok hoşumuza gider,oynak oynak eğlenceli şekilde klavye’yi çalır. Jimi Jamison şarkıyı söylerken adete bizi mest ediyor. Who swore those promises would still ring true,So when your heart cries outIn the middle of a sleepless night ,And you're suddenly so lonely When seconds count bu nakaratlar her şeyin özetidir. Şarkının ortalarında gelen kısa süreli solo ise az da olsa içimizi rahatlatıyor.
Backstreet Love Affair, Yine hoş melodilerle ruhumuzu saran bir parça daha ,genel içeriği arka sokaklardaki aşk macerası olarak geçmektedir.Jimi yine kendini gösteriyor,klavyedeki hünerlerini bize gösteriyor,sonra jimi jamison’un o yumuşak sesi şarkımıza eşlik ediyor. Aşk dedik,Macera dedik ama bu maceraları jimi jamison bize gerçekçi bir şekilde seslendirip hissettiriyor. Bence şarkının en önemli bölümü ise The secret we hold inside Let me take you in my arms With the strength of a love that's denied And we've always believed in our heart bu nakaratlardır.
In Good Faith, Yine Jim peterik yine jim peterik demekten kendimi alamıyorum,bu adama ne desem bilmiyorum. Klavye’nin tonları insanın ruhuna bu kadar dokunabilir. Şarkı yavaş yavaş ilerlerken jimi jamison’un sesi yavaş yavaş hızlanıyordu,tabi biz şarkının başlardaki gibi gideceği hissine kapılıyorduk. Ama sonra yine şarkı eski şeklini alıyor.
Can't Let You Go,Baştaki girişler sanki ac/dc grubunun gitar tonları gibi. Ya da ben ac/dc ile benzerlik kurdum. Yine aşk teması ele alınıyor,Türkçe olarak ifade etmek gerekrise gitmen için sana izin veremem adlı nakarat her şeyi özetlemektedir. Son 1.45 dakika kala solo’nun girmesi şarkıyı daha da güzelleştiriyor.
Kadro
Jimi Jamison: Lead Vocals
Marc Droubay: Drums
Jim Peterik: Keyboards
Frankie Sullivan: Guitar
Stephan Ellis: Bass
YAZAN: Cem Kurtuluş
Devamını okuyun...>>
Axel Rudi Pell, bu kim mi kimine göre eşsiz bir ballad ustası kimine göre bir gitar virtiözü. Başarıları yadsınamaz . Oceans Of Time albümü Axel Rudi Pell tarihinde en çok satan albüm olmuştur. 1993 gibi bir yılda Axel Rudi Pell’den duygu dolu klavye tonlarıyla insanı etkileyen vokaliyle insanı büyüleyen The Ballads adlı bir albüm geldi. Bu albüm kimilerine göre bir altın değer olarak görülebilir. Öyle olduğunu söyleyene bir şey dememiz mümkün değildir. Albümün içinde adeta duygu seli akıyor. Prodüktörlüğünü Axel Rudi Pell ve Ulli Pösselt üstlenmiştir. Eğer ki albümden hit olarak şarkı seçseydik bunlar You Want Love,Broken Heart,Forever young gibi klasikler olurdu.Albüm toplamalardan oluşmuştur. Albüm toplama olduğu için ortaya güzel bir eser çıkmıştır.
You Want love, Evet çok sakin bir giriş bizi karşılıyor. Axel Rudi’nin o muhteşem gitar ritimleriyle şarkıya giriyoruz. Sonra Jeff Scott Soto’nun o mükemmel sesiyle şarkı şekilleniyor. Sanki bir yolculuğa çıkmış gibi. Ruhumuzun derinliklerine giriyor,bir daha çıkmasını istemiyoruz. Özellikle You want love, a feeling from deep inside.
Love, is something you cannot hide şu kısmı çok severim. Herşeyin özeti diyebiliriz. İnsanlar için sevgi saklanabilecek bir şey değildir,sevgiyi ne kadar saklasanda o sonunda dışarı çıkar. Çünkü sevgi saklanamaz ,elinden gelen bir şey yoktur onu durdurmak çalışanda o dışarı çıkar. Axel Rudi Pell’de bunu satırlara mükemmel yansıtmış.
Forever young, Her zaman genç kalmayı isteyen ve hayatın sadece kısa bir yolculuk olduğunu ,bugünü yaşamanın en güzel mutluluk olacağını anlatan bir şarkı. Sanki yukarılarda bi yerde insan kendini dans ederken hayal etmektedir,insana rüya gibi gelir. Gökyüzününün üstünde sanki yaşam’ın hiçbir zaman bitmeyeceğini anlatan bir şarkı da diyebiliriz.
Ayrıca şarkıdaki klavye tonları da çok etkileyicidir. Bu da Jeff Scott’la ortaya mükemmel şahaser bir eser çıkıyor. Düşünsene her şeyi gençken yapmışınız. Kötülüklerde gençliğinizde iyiliklerde gençliğinizde yaşlandığınızda ise belki de yorgun düşeceğinizi bilirsiniz. Bu yüzden gençlik hatıralarınızı unutamazsanız. Yaşam kısa bir yolculuk olduğu doğrudur. Öncelikle bugünü yaşamaya bakacaksınız,yarının ne getirdiğini bilemeyiz,önemli olan yaşamımız kısa olsa bile mutlu bir şekilde geçirmektir.
Ayrıca Axel Rudi Pell’in o enfes sololarını atlarsam gerçekten ayıp olur. Şarkının özeti ise Forever young, I want to be forever young
Do you really want to live forever,Forever young şu nakaratlarda geçiyor.
Dreams Of Passion, Hani bazı şarkılar vardır sözleri olmasa bile enstürüman olarak çok büyük yer tutar. İşte öyle şarkılarından biridir,sözler yok ama enstürümantel olarak insanı uzaklara götürecek kadar etkileyici. Axel Rudi Pell’in mükemmel bir başyapıtıdır. Tek başına bir virtüöz ancak bu kadar güzel bir eser ortaya koyabilir. Ama bu şarkının değerinin bilinmediğini düşünüyorum. Neden mi sözler yok diye. Sözsüz müzik mi olur diyenlere bu şarkı bir tokat niteliğindedir.
Your Life (Not Close Enough To, Yine klasik Axel Rudi Pell şarkılardan biri. Yine bilindik Axel Rudi Pell soloları içimizi ürpertiyor. Şarkınının seslendirişindeki arkadan sesler ise diğer ilgi çekici kısımdır. Bu şarkıyı dinlerken yağmur yağdığını düşünürseniz,çok etkileyici bir tablo ortaya çıkar. Şarkıda bahsedilen konu Aşk’ın ve sevginin zor bulunmasından bahsedilmesidir. Çünkü orada ya da burada size güvenebilen birini sizi anlayan birini bulmak zordur.
Tearin' Out My Heart, Axel’in yine duygu yüklü balladlarından biriyle karşılaşıyoruz. Jeff Scott, Ne kadar sakin,ne kadar rahat,ne kadar içten söylüyor ,bizim sadece takdir etmemiz gerekir. Şarkı başlamadan önce içimizde şarkıdan olsa gerek bir sessizlik doğuyor. Şarkının hızlanması ise What you take, yeah
You're tearin' out my heart oh bu nakaratlarda geçiyor ve o kısım şarkıya ayrı bir heyecan katıyor.
Tabi axel rudi pell bizi sololarından mahrum bırakmıyor. Şarkının bitmesine 2.00 dakika kala davulla birlikte şarkının hızlanması,tearin tearin tearin diye haykırması insana ayrı bir zevk veriyor. Şarkının içeriğini açıklamadık içeriğini açıklamak gerekirse Never thought I'd see the dayYou would throw my love awayAnd oh, it's killing meOne thing you'll never know şu satırlar yetecektir. Sevgiyi asla kalbinden atamayacak birini anlatmaktadır.
When A Blind Man Cries, Acılar,gerçekler ve Axel Rudi pell,daha ne denilebilir ki,şarkıyı söylerken içimize dokunuyor,duyguların adeta sınırlarını zorluyor. Kör ve aşık olan bir adam düşünün ve onu kendi yerinize koyun,sizce de acı bir durum olmaz mı bence olur. İşte en acı dolu satırlar ise şurda geçiyor. I'm a blind man,I'm a blind man bu da her şeyin özeti gösterilebilir. Adeta o satırları söylerken bu satırlar içimize işliyor.
Broken Heart((Demo Version), Hayatınızda kaç tane Broken Heart şarkısı hatırlıyorsunuz ben iki tane hatırlarım biri White Lion’dan Broken Heart,Biri Axel Rudi Pell’den Broken heart tabi ikisini de ayırmamız gerekir. İkisine de bakarsak ikisi de hit şarkılar sırasında yerini alır. Şarkıda şu satırlar don't leave me alonewith my broken heart alıp sizi başka yerlere götürür. Yalnız kalmak istemeyen kalbi kırık ve üzüntülerle dolu bir kişinin hikayesi de diyebiliriz. Gözyaşı,üzüntü,arzular, hepsini bu şarkıda bulabilirsiniz.
Open Doors, Pt. 2 The Journey, Dream Of Passion gibi parçaya benzeyen enstürümantel şarkılardan birine şahit oluyoruz. Klavye ustaca çalınmıştır,sözlerin olması önemli değil ama sanki şarkı o sözlerden daha çok anlam ifade ediyor.
Falling Tears, Bir şarkı insanın içini bu kadar acıtabilir. Sözleriyle olsun ,Müziğiyle olsun adeta ben bu şarkıyı bir başyapıt görüyorum. Şarkının başlarında Ooo diye insan içinden haykırmak istiyor. O kadar etkileyici şarkıya giriyorlar. Falling,Falling diye haykırması bize bir şeyleri anlatmaktadır. Biraz daha açarsak konu aşk üzerine kuruludur. Sevdiğin birinin gidişinden sonra yaşadığın üzüntüyü anlatmaktadır. İnsan’ın duygularını durduramaması ,gözyaşlarınını durduramaması gibi anlamlar şarkıya taşınmıştır. Etkileyici yönünü de bu sözler anlatıyor bence.
Falling,
Falling, I can't stop these falling tears, bu satırlar ise her şeyin özeti.
Broken Heart, (Guitar version) bu da Broken Heart’ın diğer bir versiyonudur. Gitarla ruhumuzun derinliklerine kadar iniyor,bizi farklı dünyalara itiyor. Axel Rudi Pell,gitarıyla adeta bütünleşip bütün hünerlerini bize yani hayranlarına gösteriyor. Axel için ne diyebiliriz ki kimilerine göre bir virtiöz ustası kimilerine göre ise sıradan bir gitarist. Ama benim için sıradan olmadığı kesin.
Yazan: Cem Kurtuluş
Devamını okuyun...>>
Kadro:
Blackie Lawless - Bass Guitar & Lead Vocals
Chris Holmes - Lead & Rhythm Guitar
Randy Piper - Lead & Rhythm Guitar & Vocals
Tony Richards - Drums & Vocals
Öncelikle belirtmeliyim ki Wasp’ın ilk albümünden en ilgi çeken albümüdür belki de . Vokal’de bildiğimiz gibi Blackie Lawless o çılgın vokaliyle bizi adeta delirtiyor o yırtıcı sesi bizi farklı yönlere götürüyor . Wasp’ın ilk albümü olduğu belirtilir zaten. Bu albüm Heavy metal dünyasında bir yankı uyandırmıştı. Grup öncelikle single’larıyla isminden baya söz ettirmişti açıkçası. Şarkılar adeta İsyankar çığlıkları duyar gibiydi. O ses Blackie idi,çok yırtıcı bir sesti.
I Wanna Be Somebody: İlk şarkıda anlatılmak istenen ortadaydı müzikal olarak davul ve blackie’nin sesi şarkıya ap ayrı hava katıyordu. Şarkıda anlatılmak istenenler kimsenin kölesi olamazsın ,yumruğunu havaya kaldır gücünü göster kimseden korkma. Belki de anlatılmak istenen özgür birisin sen,yapacaklarını yapabilirsin sen başkasına ait değilsin diyor sanki. Nakaratlarda önemli olanlarda var tabi. O cümleleri de şu nakaratla oluşturuyor. Blackie'nin her
Lots of rock and roll diyişinde heyecanlanıyoruz.
Bu sözler belki de bu parçanın ana fikri. Özgürlük içinde biryerlere koşuyorsun ,seni kimse tutamaz. Rock’n Roll’un ortak felsefesi belki de. Kafana hiçbirşeyi takma yaşayabildiğin kadar yaşa,kimse sana karışma yetkisine sahip değildir..
Love Machine:Kısa bir davul tınısıyla başlıyor ve dakikalar ilerledikçe şarkı aşama kaydedip ilerliyor ve Blackie’nin çılgın sesi bize eşlik ediyor. Love Machine bilindiği gibi anlamı Sevgi makinesi ,Blackie ise sevgi konusunu sert bir şekilde dile getiriyor. Şu nakarat ise en etkileyici kısımdır.
My eyes they lie and you cry,
Love brings you pain!
And if you try to love me,
You'll not be the same!
Burada anlatılmak istenen benim gözlerim yalan söyler bana güvenirsen çok ağlarsın,Benim aşkım sana mutluluk getirmez acıları getirir birdaha eskisi gibi olamayız. Burada anlatmak istedikleri ise gözlerim seni yanıltır ve bu seni acıya terk eder .Burda Aşk makinesi derken hiç kaybedilmeyecek bir şeyden söz ediliyor sanki. Bir kukla gibi oluyor sanki,sevmeyi deneme ama her zaman yanımda kal gibi cümleler çıkartıyorum aklımdan.
The Flame: Şarkının anlamı bilindiği gibi Flame Alev demektir. Müzikal yönden ise Davulla şarkıya giriyorlar ama süper bir giriş gerçekten. Davul hızlanıyor ve o yırtıcı çılgın Blackie’nin sesi ortaya çıkıyor. Sözlere geçince sözlerde anlatılmak istenen Vurgular Aşk,Fantezi,Sevgi kavramlarıdır.
Turn up the flame your hips are fire
You're so hot I got to try ya
Show me the spot and I'll hit the mark
Baby I got the gasoline and you got the sparks
buradaki sözlerde anlatılmak istenenler herhalde Yaşadıklarıdır bir anlamda,Vahşi Fantezilerdir. Bu parçada anlatılmak istenen Alev’in Aşk alevi anlamında kullanılmasıdır fikrime göre . Çılgın bir aşk,Vahşi fantezilerin bulunduğu Blackie böyle konuyu ele alıyor sanırsam.
B.A.D: Müzikal olarak değerlendirmek gerekirse Başlarda her zaman ki gibi davul sesleri yavaş yavaş.
You see what's in your head, fantasy
And need, but you can't have B.A.D.
Call a spade a spade only if you want to
Cos by any other name it's taboo
Cos bad boys they do
Burada ise anlatılmak istenen noktalar Yine Fantezi açıkları ortaya çıkıyor. B.A.D diye bahsettiği nokta ise Yapacağı vahşi fantezilerdir,buna ulaşman için çok uğraşman gerektiğini vurguluyor. İçindeki fanteziyi ortaya çıkar,çıkarmasan eğer B.A.D’e ulaşamazsın. Tabi B.A.D’in tam anlamını bilemiyorum. Tam anlamı Kötülük veya içindeki veya kafasındaki yaşadığı Vahşi fanteziler olcağını zannediyorum…
School Daze: İlk önce şarkıya girişte Çocuk sesleri yükseliyor ,fısıltıyorlar ve şarkı söylüyorlar kendilerince ,ve anından Müzik araya giriyor. School olarak anlayacağın gibi okuldaki olanları anlatmaktadır. Okulda yaptıklarımızı belki de hatırlamamız lazım ,bazı kişilerin okuldan nefret etme sebepleri vardır,Eğer okul seni hapishaneye mahkum ettiyse. Böyle okulda hiç okumadınız mı,sizin istemediğiniz bir okul ama siz okuyorsunuz. Belki de biraz özgürlüğünüz elinden alınıyor. Sabahleyin okula gitmek için kaldırılırsın ama belki de bazen gitmek istemezsin,ama seni zorlayan sebepler vardır.
I pledge no allegiance and I bet
They're gonna drive me crazy yet
Nobody here is understanding me
I pledge no allegiance and I bet
They're gonna drive me crazy yet
I'm dying here and trying to get free
Burada ise anlatılmak istenen olaylar ise Bir kişinin okula hapsolması özgürlüğüne kavuşamamasıdır. Okulda bazen sizi kimse anlamaz,tek başına bir şeylerle mücadele etmek istersiniz. Hapishane kilitli gibi okul bazen çok sıkıcı belki de ölüm gibi geldiği anlatılır. Kilitli bir hapishane gibi gelir,sanki içinden hiç çıkamazsanız,ama özgürlüğe ulaşmak için bir şeylere karşı çaba ve mücadele gösterirsiniz. School Daze bunu anlatmaktadır biraz.
Hellion: Başlarda sessiz bir giriş aniden bir çığlık gibi bir giriş var sanki. Sözlere gelince ne kadar etkileyici olduğunu görüyorsunuz. Zebanilerden bahsedilmektedir ,Zebani’nin anlamı ise İnsanları ceheneme itmekte görevli kimseler cehenem bekçisi olarak söylenmektedir. Açıkçası benim aklıma izlediğim film geldi ,Bu film’de anlatılan konu ise Rock’ın kötü anlatımı idi, Cehenemden gelen amacı kötülük olan zebani’nin Rock’ı iyi anlatan kişiye karşı açtığı savaştı. Tabi ki bu bir filmdi. Zebani kaybetmiş ,Rock kazanmıştı. Kötülüğe karşı iyilik kazanmıştı. Ayrıca Hades’ten de bahsediliyor bir kısımda ,Hades’in anlamı ise Mitoloji’ de Ölülere hükmeden yeraltı tanrısıdır. Zeus'un kardeşidir.
İnananlarının ölüm sayısını artırmak için delice uğraşan, açgözlü bir tanrıdır. Hades her ne kadar birçok zenginliğe sahip olsa da ortalıklarda pek gezinmez, övünmez, konuşmaz, kendi yeraltı ülkesinde oturmayı tercih eder. Belki konusu olmayabilir ama,Hades ‘’Selena’’dizisinde oynamıştır ,ama o rolde Hades’i anlatmamıştır. Çünkü bazı özellikleri yoktur. Bazı özelliklerle anlatmak istediğim ,pek gezinmez övünmez konuşmaz olmasıdır.
Özellikle şu sözler parçanın en etkileyici kısımlarıdır.
Hellion - The Devil's Hellion child
Hellion - will never have to die
The Gods you worship are steel
At the altar of rock 'n' roll you kneel
A slave who forever rocks
Is chained in the devil's locks
And slain by the bloody axe I wail
Rock’n roll’dan bahsedilmektedir,Rock’n roll’un önünde diz çökeceksin senin ihtiyacın Rock’n Roll gibi sesleniyor sanki. Sen sonsuza kadar Rock dinleyicisi bir kölesin,Rock’a bağlısın orda diğer bir nokta ise Şeytan’ın kilitine bağlısın Burada Şeytan’ı ‘’Rock’a’’benzetmektedir. Parçada anlatılmak istenenler gayet açık aslında. Rock’ın ölümsüz bir ruh olduğunu vurguluyor. Rock bağlılık,ihtiyaç,yaşam biçimi olduğunu vurguluyor.
Sleeping (In the Fire): Bu kadar duygusal bir parça,hangi birimizi etkilememiştir. Belki de bazılarına göre Wasp’a ilk başlangıç şarkımız bile olabilir. Özellikle baştaki sololar,bizi uçuruyor sürüklüyor bir yerlere. Blackie’nin perfonmansın buralarda daha duygusal görünüyor. Çünkü şarkısına göre ritim değiştiriyor. Büyük bir ses değiştirme özelliğine sahiptir.
Taste the love
The Lucifer's magic that makes you numb
You feel what it does and you're drunk on love
You're sleeping in the fire
Anlatılmak istenen yaşadığın boyunca hayatta aşkın tadını tad,yaşayabildiklerini yaşa. Lucifer diye bahsedilen yer ise Kötülüktür. Seni uyuşturan bir büyü bir kötülük büyüsü diye söz edilmektedir. Sen onu her daim yanında hissediyorsun,kötülük peşini bırakmıyor. Bana öyle şeyler fısıldatıyor bu şarkı. Lucifer’in büyüsü diyor ,Orda Kötülüğün büyüsünü içinde hissediyorsun gibi şeyler fısıldıyor.
On Your Kness: Şarkının isminden anlaşılacağı gibi Dizlerimin üstündedir anlamı,Bu kelimelerden bir çok anlam çıkartabilirsiniz. Vahşi Fanteziler, Diğer farklı anlamlar çıkartabilirsiniz. Müziği söylerken bile Blackie’nin gülücüklerini duyabilirsiniz gerçekten. O gülücükler birer çığlıktır. Bu şarkının üstünde ‘’ sex,drugs,rock'n roll’’u örnek gösterebiliriz. Birçok anlam çıkartabilirsiniz. Vahşi Fanteziler Sex ve acının çılgınlığı gibi anlamlara yer verilmiştir. Hayatına Sex’e göre şekillendirenler ,Blackie’nin Sex’e dair çılgın sözleri,Bu adam deli bir adam delirtiyor. Zamanında Lita Ford’a fahişe demiş bu adam,bu adamdan başka söz beklenmez. Sex’in verdiği çılgınlıktan hazdan bahsediyor adam,Dizlerimin üstündeki anlamını daha çok açmaya gerek olacağını sanmıyorum. Sex Drugs Rock’n Roll felsefesi işleniyor.
Şu sözler parçanın ana fikridir belki de .
Playing with fire, lust in you burns
Reflecting the flames in your eyes
Sex and pain insane, they're really the same
Misused and confused, bound and tied
Sex arzusu içinde yapılan çılgınlıklar ,Çılgınlıkların ateşe benzetilmesi Sex’i kadını’nın gözünde gördüğünü belirtiyor.Diğer bir nokta ise Sex’i kötüye kullanma ve kullanmama anlamındaki farklılıkları belirtiyor.Konu Sex ve Çılgınlığın anlatıldığı ayrıca bunların acıya benzetilmesini anlatılıyor. Blackie bu kadar cesur ve sert demek,Bu adama çılgın vahşi desek yanılmayız herhalde.
Tormentor: ‘’Tormentor’’bilindiği üzere anlamı İşkenceci,Eziyet eden demektir. Kadınına her türlü eziyeti yapan birisini anlatıyor sanırsam,yalanların en büyüğünü söyleyen benim,hilelerin en iyisini yapıp kadınımı kandırırım.Bunun videosunu izlerseniz zaten Klipte Blackie’nin neler yaptığını hatunlara karşı bakarak bağırdığını görüyorsunuz. Hatun bir şeye bağlı tutuklu işkence ve eziyet edilmektedir,Bu da şarkının ana fikrini gözler önüne sürüyor.
I'm a sinner, I kiss the breast
I am a sadist that whips the flesh
I'll take the women, curse those who enter
I am a killer and tormentor
Nasıl sözler bunlar görüyor musunuz ,Çılgınca bir heriften çılgınca kelimeler. Kliptende görüldüğü gibi İşkence edilen kadınlar,Çığlık sesleri yükselmekte kadına işkence ediliyor. Sadist bildiğiniz üzere Acıdan zevk alma anlamına gelir. Bazı insanlar vardır ki acıdan zevk alırlar,tabi buradaki Acıdan zevk alma mecazi anlamda kullanılır. Başka anlamı ise başkalarına acı çektirerek zihnen doyum sağlayan kimse anlamına gelir. Kadınıma kötülük yapacağım diyor,ona işkence çektireceğim. Bu şarkıyı Plesure Slave ile karşılaştırmayın sakın küçük bir bilgi olsun Plesure Slave şarkısı Bir kitaptan esinlerek yapılmıştır. Şarkı Kadınına işkence yapan bir erkeğin doyumsuzca zevk aldığını belirttir. Blackie’de bunu büyük bir şekilde o ruh haliyle bize hissettirmiştir.
Torture Never stops: Müzikal olarak bahsetmek gerekirse , Davulla giriyor başta sonra ise Gitar’dan sesler geliyor bu sesler etkileyici bir şekilde sürünce Mükemmel davul perfonmansı geliyor. Şarkıda anlatıldığı gibi Bir işkenceden bahsediliyor. Anlatılmak istenenler belli aslında. İşkencen devam ediyor ama bu dünyada seni kimse umursamıyor. Bir insan düşünün her zaman işkence ve eziyetlerden halinde büyümüş,onu ne umursuyorlar ne duyuyorlar. O insanın sadece bir amacı var,Sadece hayata bakıp Umutla yoluna devam edip mücadele etmek.
En etkilendiğim nakarat ise şuradır.
Your masters beat you bloody
Still you're running back for more
And every day, you lay down and play the whore
İşkenceler çekiyorsun bu hayatta ,ama yine onlara koşuyorsun fahişeleri oynuyorsun,burada ise anlatmak istediği belli. Mecburiyetten ve zorluktan onların eline açıksın,ne kadar işkence görsende döneceğin yer hep aynı yer olacaktır. İşkenceye alışmışın sığınacak yerin yok ,dayak yesende ezilsende muhtaç olduğun tek yer eziyet etselerde sana bakılan yerdir. Burada aklıma şu geldi aslında belki garip gelebilir.
Hayatımızda,toplumuzda görmekteyiz Boşyere işkenceye mahrum kalan insanlar,doğrusu Anne ve babaların Çocuklarına dilencilik yaptırarak işkence yaptırması bunun örneğidir. Ama onlar buna mecburdur zorunludur ,yapmazsalarsa kaçsalar bile bunun başka yolu olamayacağını bilir. Yeniden işkence ve eziyetle karşılaşacağını bilir.
Hazırlayan: Cem Kurtuluş
Devamını okuyun...>>
Balls To The Wall bu albüm Accept grubunun tarihe geçen albümlerinden biridir. Her Heavy metal severin arşivinde bulunması gerektiği,Her Metal severin arşivinde bulunması gerektiği bir albümdür. Albümde çoğunlukla Lirikler ,politika,seksüalite ve kilise temaları üzerineydi. Şarkı sözlerinin yazarında Deaffy adı geçiyordu fakat daha sonra bu kişinin takma isim altında Gaby Hauke olduğu açıklandı.Gaby bu albümle beraber şarkıların resmi müellifliği hakkında hiçbir hak talep etmeden sözleri yazmaya devam etti. Udo gibi bir vokal barınıyordu,yırtıcı isyankar sesli bir herif ,bizi uçurumlara sürükleyen ,arkadan sesleriyle gürleyen,yanardağ gibi patladığımızı hisseden bir vokaldi o.
Hatta Accept’in en önemli çıkışı ise 1981 yılında Breaker albümünü çıkardıktan sonra Judas Priest’le dünya turuna çıkmak oldu. O zaman daha fazla tanınmış olacaktı,ve tanındı da Judas Priest’le dünya turuna çıktıktan sonra , Accept’in hayranları oluşmuştu. Bir gerçek var ki Accept’i ayakta tutan Udo idi. 1980’ler Heavy metal rüzgarının estiği bir yıl idi ,Judas Priestler,Saxonlar,Iron Maidenler, Motorheadlar çıkmıştı. Saydığım gruplar albümleriyle 1980’lere damgasını vurmuştular. Judas Priest British Steel ile ,Iron Maiden kendi çıkardığı Iron maiden ile ,Saxon Wheels Of Steel, Motorhead Ace Of spades ile 1980’lere damgasını vurmuştur. 1980 yılında I’m A Rebel albümünü kayda başladı. O yıllarda medyasının ilgisini çekmişti ,Televizyon Programlarından davetler almaya başladılar. Ama Judas Priest’te dünya turuna çıkması Accept’in ne kadar önemli bir grup olduğunu yeterince anlatmaya yeter diye düşünüyorum.
Balls to the wall: Şarkıya süper bir girişle başlamaktayız , Stefan Kaufmann perfonmansını ilk başta sessiz bir şekilde dile getiriyor. Udo’nun vokali her zamankinden de sert ve yırtıcı bir hava veriyor. Ayrıca Şarkıda olduğu gibi Back Vokal yapmaktadırlar. Sesler birleşince ayrı bir hava oluşmaktadır. Ayrıca sözlerden anlaşılcağı gibi Bir kölenin yaşamından bahsedilmektedir. Sözleride yazarsak daha anlamlı olur.
Too many slaves in this world bu nakaratlar dünyada köle gibi yaşayan insanların yaşamını anlatmaktadır.
Dünyada bir çok insana köle gibi davranıyorlar evet ,İnsanları birbirleriyle yarıştırıyorlar. Ama insanlar bunlardan habersiz hiçbirşeyi bilmeden hareket edip yaşamlarına devam ediyorlar. Hiçbirşeyi görmezden mi gelmiyor insanları,bunları göremiyorlar mı. Accept’in bu şarkısı Udo’nun da sert vokali Bu isyankar çığlıkları duymaktadır. İsyanlarını şarkılarıyla dile getirmektedir. Bu yüzden Accept bana göre Heavy metal’in kilometre taşlarından biridir. İnsanlar birbirleriyle neden yarıştırıyorlar,Bunun nedeni nedir neden köle gibi bir nevi maşa gibi kullanılıyor. Bu kölelikten kurtulmak istediği ,hayata farklı gözlerle bakmak istiyor. Köleliğin farkında olmadığı ,ama köleliğe bağlı olduğu günden güne zarar verdiğini bilmemektedir,Ya da bilip te görmemezlikten geliyor.
London Leatherboys: İsminden anlaşılacağı gibi Londra’nın Deri erkek çocukları anlamına geliyor. Her zaman ki gibi Accept’in sessiz şarkıya girerek sonra hızlandırılmış haline benzemektedir. Burada Heavy metal kültürüne doğru mesajlar içermektedir. Derilerden söz ediyorlar,East rider gibi bir yaşamdan söz etmektedirler. Udo sözleriyle ve vokaliyle bize çılgınlık zamanının geldiğini söylemektedir.
''Boys dressed in leather'' şu satırlar Heavy metal hakkındaki görüşlere yer veriyor. East rider yaşamı sıradan bir yaşam olamaz. Deri'nin Heavy metal kültüründe ne kadar önemli olduğunu belirtiyor.
Şu sözlere bakar mısınız Delikanlılar deri giyer diyor,burada aslında bi yerlere gönderme var diye düşünüyorum. Tabi Deri giymeyen karı kılıklı diye sözetmek yanlış olduğunu belirtmek isterim. East rider yaşamını verdiği zorlukları bu yaşam şeklini neye göre sürdüklerini ,Hız,.Çılgınlık,Yaşam tarzlarını konu almaktadır. East Rider aslında Heavy metal kültüründe olan bir şeylerden biridir. East Rider ,Anlamı her ne kadar Kolay sürücü olsa da Çılgınlıkları seven maceraler peşinde koşan,yaşamını tek başına yollarda arayan insan kişisidir en önemlisi ise Düşünerek yaşayan insan kişisidir. Motorunu sevgilisi gibi gören ,yanımda da biram olsun bütün yollar benim diyen kişidir. Burada aslında Motor çetelerini de anlatmaktadır. Motorsiklet çetecileri diye söz ettiğim toplanıp yarışlar düzenlemek macera ve çılgınlık arayan bir gençliği anlatıyor. Hayatı yollarda geçen insanların hiç aldırmadan Motor’a olan bir sevgisi belirtiliyor.
Fight İt back: Şarkından adından anlaşılcağı gibi bir şeyleri uğruna mücadele ve savaş veren biri anlatılmaktadır. İlk başta gitar sesleri duymaktayız ve Udo’nun o delice çığlığı bizi çılgınca bir havaya sokuyor ,sonra davulda mükemmel bir giriş ortaya çıkıyor. Ayrıca Udo’nun en muhteşem perfonmanslarından biri olarak ilan ediyorum bunu. Liriklerinde ise müthiç bir edebiyat örneği ortaya çıkıyor.
Sözler siyasi,çarpık düzen,dünyadaki adaletsizlikler yapılan haksızlıkların faturası kime kesiliyor. Bunun için ne yapmamız gerekiyor tabiki de tek yapmamız gereken bu haksızlıklara ve adaletsizliklere karşı savaşmak.
Şu sözler en etkileyici nakaratı kesinlikle çünkü suç topluluklarının kendisini yönettiğini ifade ediyor. Bu dünyayı yöneten kimler ,Kimlere göre yaşıyoruz ,yapmak istediklerimiz kimler tarafından yönetiliyor hiç düşündünüz mü bize zorla yaptıranlar yaptırmak zorunda olduğumuz şeyler ama bir şeylere karşı savaş verdiğimiz olaylar pesetmediğimiz sürece savaşın içinde olduğumuz o yönetenlere karşı mücadelemizi gösterdik mi diye düşünmemiz gerekir. Çünkü bu dünya da her zaman zengin’in fakiri ezdiği görülmektedir. Haklı olan değil Zengin olan kazanır ,ne kadar haklı olursan ol zengin değilsen sen bir hiçsin muamelesi gösterirler. Çünkü Dünya’nın kuralları böyledir. Kuralı koyan onlar ama zorla yaşayan bizler miyiz, ya da kurallara karşı bir isyanımız yok mu Kurala uymak zorunda mıyız peki bu yaşamı zorla yaşamak zorunda mıyız tabiki de hayır ,herkesin koyduğu kurallara karşı uymak o dünyanın kötülüklerine yardım etmek demektir. Haksızlığın,Adaletin olmadığı bir dünyada yaşadığımın göstergesi bu şarkı.
Head Over Heels: Sessiz bir havada başlıyor şarkı ,Müthiş bir gitar sesiyle şarkı başlıyor Konserlerde olduğu gibi Gitar sesini duyduğumuzda Udo yok ve aniden arkadan çıkıyor bize sürpriz yapmaktadır. Ayrıca gitardaki uyumlar ,Udo’nun vokali şarkıya benzerlik katıyor. Şarkı sözlerinde anlaşılcağı gibi yalnız bir adamı anlatmaktadır. Bu sadece yalnız bir adam değil aslında ,Sessizliğin içinde bulunduğu bir hava,başkalarını uzaktan hissedebilme karanlığın içinde kaldığını kapalı bir odaya kapandığını anlatmaktadır. Sözlerini yazsak sanırım daha anlamlı olacaktır.
gece parkta...
onları gece uyurken gördüm
cennet adına "neler oluyor"
burada biri varmış gibi geliyo
takip etmeliyim
benim için transtaymış gibi
burada sessizlik var
tüm seslere rağmen
Ayrıca şu sözler bir şeyleri açıklamıyor mu ,Gece parkta orda soru açıkları ortaya çıkmaktadır. Gece yatarken birinin olduğunu hissedebiliyor ve sessizliğin onu korkutucu bir havaya soktuğunu anlayabiliyoruz. Sesler siren gibi gelebilir ama kulakları tıkalı dünyaya kapalı bir adam gibi hissediyoruz bunu. Udo’nun vokallerinden anlaşılcağı gibi bir yalvarış,bir yakarış var orda. Bir yardım isteği çünkü önceden yaşadıklarını duyabilmektedir ,ya da hayallerinde canlandırmaktadır . Çünkü hayallerinden kurtulamıyor hayalleri peşini bırakmıyor. Bir kişiyi kaybetmenin verdiği büyük bir acı olarakda düşünebiliriz bunu. Sözlerde aklını sıyırmış olduğunu belirtiyor. Bunuın verdiği şok ve etki insan arasında Paranoyaklaşmaya ,aklına zarar vermeye ,Bunun tedavisi olmadığını haykırarak söylüyor.
Losing More Than You've Ever Had: Klasik Accept şarkılarından biridir. Burada bir şeyleri kaybetmek noktasına gelen birinin yaşamı anlatılmaktadır ,yaptıklarını anlayamayan ,daha da üstüne giderek bir şeyleri kaybetceğini anlatmaktadır. Şarkı Sevgiyi anlatmaktadır. Müzikal olarakda her zaman ki gibi Gitar sesiyle başlıyor ve Davulda müthiş bir giriş başlamaktadır. Sözlere bakınca da Sevgi üzerine yazıldığını anlamaktayız.
''For the girl you made so sad''.
Kaybedilen bir şeyi tekrar aramanın gerek olmadığını anlatmaktadır. Sevginin iyi bir şey olduğunu ama seni üzen biri için bu kadar yapılamayacağını anlatmaktadır. Ayrıca şarkı ileri gittikçe Udo’nun çığlıkları yükselmektedir. Seni yllar önce bırakan birnin arkasından sürüklenmenin ne kadar yanlış olduğunu anlatmaktadır. Çünkü bu şeyler günümüzde olmaktadır. Kaybedilen taraf bizler oluruz her zaman. Sizi üzen biri için uğraşlar vermenize gerek yok,sevginin uğraş mücadelesi pes etmeme mücadelesi olduğunu söylüyor ama peşinden gidince de daha çok uçurumda kaldığını belirtmektedir. Çünkü kazanmak için çabalarken kendine daha fazla zarar verebilirsin ,ve kaybedeceğin bir şey için fazla uğraşmamanın daha doğru olduğunu anlatıyor.
Love Child: Love Child isminden bilindiği gibi Aşk çocuğu (Sevgi çocuğu)anlamıdır. Mükemmel girişler ,başlardaki mükemmel riffler sonra davulun araya girmesi sonra Udo’nun eşsiz girişi ortaya çıkıyor. Aşk çocuğunun nasıl olduğunu anlatıyor. Sözlerinden anlaşılcağı gibi bir aşk çocuğu olarak doğduğunu olarak söylüyorlar ona,Aşk çocuğı olan birinin nasıl biri olduğunu sözlerinde de anlatılıyor. Aşk çocuğu olarak doğmanın aklına verdiği zararın ne kadar büyük olduğunu anlatmaktadır. Hissettiklerini başaramama gibi şeylerin de mümkün olduğunu belirtiyor. Aklı’nın içinde bir başka beyin olduğunu anlatıyor ,Aşık olduğu kişinin beynini idrak etmesinden korkuyor. Aşk’ın beyninin tümünü işgal etmesinden endişeleniyor. Ama yaşayabileceği en çılgın olayın Aşk olcağını kendiside bildiğini söylüyor.
A love child, running wild a love child işte bu sözler Aşk çocuğu olduğunu belirtiyor.
Turn me on : Yine Love Child gibi bir şarkı anlamı bildiğiniz üzere Çevir ve döndür beni Udo bu sözleri neye göre hangi ruh halinde yazıyor çok merak ediyorum açıkçası. Bir zevkin bir oyunun neler getireceğini ,Bir gecenin nelere ödünç olabileceğini şarkılarında belirtiyor. Bir zevkin oyunun parçası olacağını tabiki de karşıdaki bilmemektedir. Burada zevk’in bittiğinde oyunun ve eğlencenin bittiğini öne sürüyor. Bunu Whitesnake ile karşılaştırırsak herhalde yanılmayız. Udo’da David Coverdale gibi böyle konuları ara sıra ele alıyor. Sözlerine bakarsak bir aşk’ın bir zevk’in bir eğlencenin neler getirdiğini ya da eğlencenin zamanının bittiğini şu sözlerden de anlayabiliriz.
''I'm coming down for pleasure'' işte bu sözler zevk,eğlence ne ararsanız var sözlerinde.
Burada eğlencenin zevkin ,doruğun, son noktasına geldiğini bitiş düdüğünün son bulduğunu anlatıyor. Sözlerine baksanıza ne kadar da Whitesnake’e benziyor değil mi,ben açıkçası Whitesnake arasında benzerlik kurdum.
Losers and Winners: Sözlerinin İngilizcesinden anlaşılacağı gibi Kazananlar ve kaybedenler galip gelenler veya mağlup olanlar. Bu da bilindiği gibi bir aşk şarkısıdır. Neyi kazanacaksın veya kaybedeceksin sözlerinden yola çıkarak o mantığa vardım. Başlardaki gitar sesinden müthiş bir melodi akıyor sonra araya aniden hızlı bir akışla davulun girmesiyle şarkı aniden hızlanıyor. Burada Kaybedenler veya kazananlar diye bahsettiği olay Bazı insanların kızlara karşı utangaç olduğunu açılırsa kazanacağını açılmasa kaybedecek aslında bir şey olmayacağını belirtmektedir. Hissettiği kişiye hislerini doğru yerde ve doğru zamanda yapmasını gerektiğini anlatmaktadır. Çünkü bu bir oyun ya kazanacaksın ya kaybedeceksin seçimimizi ona göre yapmalıyız. Kazanmak varken neden kaybedelim ki ,yapabileceklerimizin en iyisini neden yapmayalım. Ayrıca Udo’nun ‘’Losers And Winners’’ sözünü kaç defa tekrarladığını bile sayamadım. Eğer böyle içinde tutarak insanlar yaşarsa bunu kendini hem huzursuz rahatsız hissedecektir. Bu yüzden hissettiklerini insanların yüzüne karşı söylemesi gerekir. Korkarak,Kaçarak bir yerlere varamaz ya da bu korkuyla ne kadar daha mücadele edebilir.
Çünkü bu bir oyundur ya kazanırsın ya kaybedirsin.
Guardian Of The Night: Yine acı haykırışlarını hisseden bir adam,yine bunları açığa çıkaran bir adam. Ama Guardian of the night’ın anlamı Gece Koruyucusu anlamına geliyor sanırım. Başlarda sanki klasik gitar gibi sesler duymaktayız,sonra şarkı hızlanınca birden uyanıyoruz. Oysa orda bir sessizlik var bunu bize bütün açıklığıyla belirtiyorlar. Geceleri seven bir adam gün ışığını sevmeyen bir adam yarının bir şans olmadığını ,Şans’a güvenmediğini ayrıca yarına görmek için bugüne kadar çalıştığını şu sözlerle ifade etmektedir.
''I don't like people working all day'' İnsanların çalışma hayatı ve her insanın çok çalışırsa nelerle karşılaşacakları.
Bu sözler parçanın ana fikirlerini anlatmaktadır. Burada anlatmak istediği Tüm gün çalışan insanları sevmediğidir,nedeni ise belki de boş çalışan insanlar olabilir. Kendisinin yarını görebileceğini ,Diğer insanların göremediğini savunuyor sanırım. Kendini acıya mahkum etmektedir,Diğer insanlar gibi olmayı istemeyen bir adam kendini farklı zanneden birini sözleriyle vurgulamaktadır. Diğer insanların bütün gün çalışarak mutlu olduğu ama kendisinin her gün çalışmayarak acı ,keder,üzüntü içinde olduğunu söylüyor. Ama ‘’Bu dünyada ya dilenmeli ya çalmalı ya da acı çekmeliyim’’diye söylediği ise diğer insanlara sizce haksızlık değil mi yarını çalarak acı çekerek dilenerek mi görecek. Orada boş çalışan olarak söylediğim şey ise Kendisinin çalışmayarak insanlarında bütün gün çalışarak boş olduğunu söylemektir.
Winter Dreams: Winter Dreams isminden anlaşılacağı gibi anlamı Kış rüyalarıdır. Başta albümde teknik bilgi vermiştim Kilise temalı diye geçen bölüm bu şarkıydı . Şarkı sessiz bir havada başlıyor ,başta gitar tınısı ortaya çıkıyor ve Bu Kilise’deki çanlar olabilir. Ama bu konuda emin değilim.Şarkı, Soğuk Kış rüyalarında yaşanılan maceraları, özgürlükleri, çığlıkları anlatmaktadır. Hatta şarkı da kilise temalı diye söylediği sözde şurda geçmektedir. İlk Satırın sonlarına doğru ‘’Kilise halkasının sesini duy’’demektedir. buradan anlaşılabilir .
Ayrıca Şarkıda Soğuk Kış rüyalarında geceleri dans etmek,özgürlüğünün elinde bulundurmasını anlatmaktadır.
Kadro
* Udo Dirkschneider - Vocals
* Herman Frank - Guitars
* Wolf Hoffmann - Guitars
* Peter Baltes - Bass
* Stefan Kaufmann - Drums
Parça Listesi
1. Balls to the Wall" (5:50)
2. "London Leatherboys" (3:57)
3. "Fight It Back" (3:30)
4. "Head over Heels" (4:19)
5. "Losing More Than You've Ever Had" (5:04)
6. "Love Child" (3:35)
7. "Turn Me On" (5:12)
8. "Losers and Winners" (4:19)
9. "Guardian of the Night" (4:25)
10. "Winter Dreams" (4:45)
Web Site: www.udo-online.de/
HAZIRLAYAN: Cem Kurtuluş
Devamını okuyun...>>
The X Factor albümü Iron Maiden’in en karanlık albümlerinden biridir. Günler 2 ekim 1995’i gösterdiğinde albüm Steve haris ve Nigel Green prodüktörlüğünde raflardaki yerini almıştı. Bruce’un ayrılmasından sonra kafalarda çok soru işareti kalmıştı. Iron Maiden,Bruce Dickinson olmadan yapamaz diyenler, gözünde Bruce’ı tanrı ilan edenler Bruce’tan sonra kim gelirse gelsin belki de albüm güzel ve gizemli olsa bile albümü beğenmeyeceklerdi. Steve’in albüm çıkmadan önce bir açıklama yapmıştır ki yüreklere su serpmiştir. Iron Maiden'ı Bruce Dickinson'dan ibaret zannedenler bu albümü dinleyince çok şaşıracaklar aynen böyle demiştir.
Şaşıranlar hatta Steve’in bu sözlerine karşılığı olanlar bile olmuştur. Albümün kapağına bakınca ne kadar gizemli ve karanlık olduğunu içinizde hissediyorsunuz. Ama albüm birtürlü sevilemedi bunun nedeni önyargı’da olabilir. Önyargının nedeni se gayet açık Tanrı ilan ettikleri Bruce Dickinson’un gruptan ayrılmasıydı. Karısından ve çocuklarından ayrı bir steve düşünürsek albümün karanlık ve gizemli olması normaldir. Albümün kapağı ise çoğu ülkede yasaklanmıştır. Ne kadar karanlık olduğunu da siz düşünün artık. Albümün çizimini bazı kişiler Derek Riggs olarak bilirler,ama Derek Riggs değildir çizimi Megadeth,Rush gibi grupların albüm çizimini yapan hugh syme adlı çizimciye aittir.Ayrıca bazı hayranlara göre bu albüm bir zafer olarak nitelendirilir.
Parça Listesi
1. "Sign Of The Cross" (Harris) – 11:17
2. "Lord Of The Flies" (Harris/Gers) – 5:03
3. "Man On The Edge" (Bayley/Gers) – 4:13
4. "Fortunes Of War" (Harris) – 7:23
5. "Look For The Truth" (Bayley/Gers/Harris) – 5:10
6. "The Aftermath" (Harris/Bayley/Gers) – 6:20
7. "Judgement Of Heaven" (Harris) – 5:12
8. "Blood On The World's Hands" (Harris) – 5:57
9. "The Edge Of Darkness" (Harris/Bayley/Gers) – 6:39
10. "2 A.M." (Bayley/Gers/Harris) – 5:37
11. "The Unbeliever" (Harris/Gers) – 8:10
Sign Of The Cross, Bir ses geliyor korkutucu bir ses adeta koro gibi insanı korkutuyor. Şarkının büyüsüne hemen kapılıyoruz. Tabi o ses bir gizemin habercisidir.Blaze’in şarkıya hızlı girişi bizi biraz da olsun büyünün etkisinden kurtarıp,büyük bir hızla harekete geçiriyor. 11 dakika boyunca inanılmaz değişimler ,melodiler,sololar, Nicko’nun davul ataklarıyla şarkı bir şölene dönüşüyor. Dini sorgulayıcı sözlerle ve büyülü atmosferiyle Steve’in en büyük epiklerinden biri. Acaba bu şarkıyı blaze bu kadar güzel seslendirirken hala Bruce diye sayıklayanlar var mı diye düşünüyorum. The sign of the cross ,The name of the rose,a fire in the sky ,The sign of the cross bu kısımlar her şeyin özetidir.
Lord Of The Files, Lord of the files isimli roman ve film’den esinlenilmiş uygarlıktan barbarlığa yolculuk yapmak zorunda kalan gençlerin şarkısı. Rivayetlere göre kitap çok korkunç ve ürkütücü konusuyla dikkat çekiyormuş. Romanı okumadım ama Roman’ın konusu bir kaza sonucu bir adaya düşen çocukların dostlukları ve düşmanlıklarını anlattığını biliyorum. Edindiğim bilgilere göre böyle konulardan bahsediyorlar.Ek bilgi eklemek gerekirse romanın yazarı İngiliz ismi ise William Golding isimli biridir. Kalp yetmezliğinden ölmüştür. Şarkıya dönersek OOO Kısmını çok severim ,konserde inanılmaz olur.Şarkıda özellikle şu kısım nelerden bahsettiğini anlatmaktadır. Saints and sinners, Something within us,To be lord of the flies…
Man On The Edge, Blaze ile çıkan ilk single olma özelliğini taşımaktadır. .Falling down film’den esinlenerek yaratılmıştır. Bir günde her şeyini kaybeden bir adamın hikayesidir. Blaze’in hızı da bu noktada önemlidir. Özellikle ara kısımlarda Blaze’in Fallen Down diye bağırması aynı Lord of the files’in Ooo kısmına benzemektedir. Bu da tam konser şarkısıdır. Herşeyini kaybeden bir adam ne kadar umutlu olabilir ki. Hiçbirşey adil ve eşit değil normal olarak böyle bunalımda yaşayan bir insan ne kadar iyi ve güzel yaşayabilir ki. Herşeyini kaybeden adam,ama kimler tarafından yapılıyor bunlar,bir insan her şeyini hemen kaybedemez bunun önüne engeller geçer. Hikaye bu şekilde gider.
Fortunes Of War, Bu şarkıyı ilk dinlediğinizde ne kadar karanlık olduğunu hissedeceksiniz. Blaze’in şarkıya gizemli girişi vardır ki bu inanılmaz bir şeydir. Savaşın karanlık yüzünün en güzel örneklerindendir. Bir askerin kendi kendini sorgulaması ve savaş sonrası girdiği depresyonu o kadar güzel anlatır ki insanın etkilenmemesi mümkün değildir. İnsan klibini de izleyince gerçekten tuhaf oluyor.
Look For The Truth, Adından belli olduğu gibi gerçeği arayan bir insanın şarkısı. Fortunes of War gibi bi giriş yine sessiz yine karanlık yine gizemli bir giriş bizi karşılıyor. Blaze’in o ürkütücü sesi yok mu insanı korkunun içine çekiyor .Özellikle baştaki gitar tonları kulağımıza iyice işliyor.Şarkı hızlandıkça davul atakları hızlı hızlı geliyor,bu da bizi harekete geçiriyordu.Bu şarkı pek çok kişinin yaşamını değiştirmiştir. Değiştirmemişşe bile sözleriyle etkilemeyi başarmıştır. Yine OOO Kısmı süperdir. To shadows of the past,Take a breath and I scream attack bu da her şeyin özeti olarak gösterilebilir.
The Aftermath, Albümün genel temasının en tipik örneklerinden. Gitar girişi çok önemlidir. Savaşı ,karanlığı sorgulayan bir başyapıt. After the war What does a soldier become şu nakaratlar ise her şeyin özeti. Bu da bir askerin görevi başında söylediği bir söz olsa gerek. I'm just a soldier. Ne kadar anlamlı olduğunu gözler önüne seriyor. Bazı rivayetlere göre bu şarkıya şöyle yorum yapılır. Bu şarkı isteyerek erişebilen bir şarkı değildir,birçok kişi ilk dinlediğinde şarkıyı beğenmeyecek onun derinliğini anladığında şarkı size güç sağlayacaktır. Ayrıca bu şarkının ilginç bir özelliği vardır ki bu da İngiliz şair siegfried sassoon ‘un bu şarkıya aftermath adlı şiir uyarlamasıdır. Ayrıca şair’in en bilindik eseri they isminde adlı kitaptır. Kitabın bir bölümünde ise savaş hakkında şöyle sözler geçer. Edindiğim bilgiye göre şöyle bir şey geçer. Bunu papaz demiştir. savasin anlamsizligina, dogurdugu siddete kadercilik yaklasimi getirerek son noktayi koyar. Ayrıca edindiğim bir bilgiye göre temanın genel konusu I Dünya savaşıdır. Almanya’nın avusturya’ya yardım etmesi gibi nedenler gösterilebilir.
İngiltere o zamanlar Almanya’nın siyasi ve ekonomik açıdan güçlenmesinden rahatsızlık duymuştur. Kendisine rakip olacak güçlerden kurtulmak ,Alman birliği ile bozulan Avrupa’daki güç dengesini tekrar kurmak istemiştir. Almanya’nın denizlerde güçlenmesinden rahatsızlık duymuştur.
Judgement Of Heaven, Bu şarkı Steve’in ne kadar büyük söz yazarı olduğunu ispatlıyor. Hayatı sorgulayıp ,ölümden sonra ilahi adalet inancını anlatıyor. İnsanların sonunda varlığın anlamını kabul ettiklerini ,çünkü cennetin yargısının beklediğini bilirler. Yaptıkları ve yapacakları ölümden sonra sorgulanacaktır. Bu şarkıya sadece bir inancın göstergesi diyebiliriz. Herşeyin özeti ancak öyle anlatılabilir. İnsanı düşündürür,hatta şarkıyı dinlerken fazla düşünürseniz bu defa kendinizi kaybetmenize neden olabilir. Melodiler birbirini takip eder. En sevdiğim kısım ise Blaze’in Oo ile girip All of my life I have believed,Judgement of Heaven is waiting for me bu sözleri söylemesidir. O sözlerden sonra solo bi girer ki hiç kesilmesini istemeyiz. Çünkü adeta sizi gideceğiniz yere kadar sürükler.
Blood On The World’s Hands, Bosna savaşını anlatan blood on the worlds hands, dünyadaki o küçük yerde bulunan acıyı, korkuyu, incinmeyi ve hayvanlığı anlatıyodu,. Steve’in bass solo introsu muhteşemdir. Çoğu arkadaşım Bosna’lıdır ve bu çok üzünç bir olay. Bosna Katliamında verilere göre ölen kişi sayısı 312.000’dir. Bundan sonra zorunlu göçler başlamıştır. 2 milyon kişi çeşitli yerlere göç etmeye başlamıştır. Savaşın doğurduğu sonuçları böylece görebiliyoruz. 1980’de Tito’nun ölümü ordaki savaşı etkilemişti ve Bosna Hersek büyük güç kaybetmişti. Tabi o zamanlar Yugoslavya devleti hepsi bir toprak altında birleşmişti. Boşnak,Hırvat,Arnavut,Sırplardan oluşuyordu. Bu yüzden Tito sadece Bosna Hersek’te birliği sağlamıyordu,Yugoslavya’nın birliğini sağlıyordu.Çünkü Tito birliği sağlıyordu. Bu savaş için sadece şunu diyebiliriz. Adaletsizlik,Dehşet,acımazsızlık ifadesini kullanabiliriz. Dünya kan ağlıyordur,Bosna katliamı tarihte kara sayfalarda yerini almıştı.
The Edge Of Darkness, Şarkının girişindeki sessizce gelen gitar soloları bizi karanlığın içine çekiyor.Blaze’in ürkütücü sesiyle zaten nasıl bir karanlığa kapıldığınızı anlayacaksınız. Sonra Blaze’in sesininin harekete geçmesiyle o korkuyu içimizden atıyoruz. Acolypse Now filmi ve Joseph conrad'in
Heart of Darkness kitabindan esinlenilmis bir sarki. Kombocya'da
özel bir öldurme görevine giden bir eskerin ic hesaplasmasini,
degisimini anlatir. Film’den bahsetmek gerekirse Film 1979 yılında gösterime girmiştir. Film Yüzbaşı Benjamin L. Willard'ın eski bir yeşil bereli subay olan Kurtz'u arayış hikâyesini anlatır. Kurtz, Amerika ordusundan bağımsız olarak, yerlilerden ve ona katılmış diğer Amerikalı askerlerden oluşan tarikat benzeri topluluğu ile, Kamboçya'nın iç bölgelerinde Kuzey Vietnam'lılara karşı savaşmaktadır. Yüzbaşı Willard ise, Kurtz'u bulmak ve yoketmekle görevlendirilmiştir. Film’in konusu bu şekildedir. Ayrıca Film’i izlemenizi de öneririm.
2AM,Yaşamın anlamsızlığını ve yararsızlığını sorgulatan bir eser. Şarkı ilgi çekici bir melodiyle başlamaktadır. Çok sade ve rahat,eğer yorgun iseniz bu şarkıya açarsanız eminim biraz da olsa yorgunluğunuz gidecektir. Özellikle Blaze’in bu nakaratları söylemesi (Here I am again,Look at meagain,Here I am again ,On my own) insanı nedense coşkulandırıyor. Özellikle bu şarkıda en karşılaştığımız sorulardan biride şudur. Yaşamın anlamı var mıdır yok mudur,insanoğlu ne için yaşar,yapacakları veya sorumlulukları var mıdır gibi soruları insanlar kendilerini sorup kendilerini sorgularlar. Blaze’in katkılarını unutmamak gerekir. Adam hakkını vermiş dedirtiyor. Ama Blaze’e zamanında bu albüm yüzünden çok haksızlık yapılmıştı. Niye mi cevabı çok basit tanrı olarak gördükleri Bruce Dickinson’un yerini tutamadığını düşündüler. Aynı bu yıllar önce Ac/Dc grubunda ölen Bon Scott’un yerine Brian Johnson gibi,ama Bon ölmüştü Bruce ölmedi. Ac/Dc fanları ölümünü kabul etti,ama Bruce’un gidişi Iron Maiden hayranlarını büyük hayal kırıklığına neden oldu.
Albümün kapanısı melodik The Unbeliever'le,Bu şarkıdan çoğu hayran eminim dinlediklerinde belki de tatmin olmamışlardır. İç hesaplaşmalarla ilgili bir başyapıt. Yine düşündüren,sorgulatan mükemmel eser desek yanılmayız herhalde. Sololar birbirini takip etmiş,melodiler insanı uçurmuş bir eser için daha fazla ne diyebiliriz ki. Ancak mükemmel yorumunu katabiliriz. Melodik yönden çok sağlam bir parça diyip bitiriyorum.
Kadro
Blaze Bayley Vokal
Steve Harris Bass Gitar
Dave Murray Gitar
Janick Gers Gitar
Nicko Mcbrain, Davul
Albüm’ün 1995’te çıktığını farzedersek tabi o zaman ben çocuktum. Albümle daha tanışmamıştım. Türkiye’de albümler kaset’e çekilir,kasetten dinlenirdi. En zevklisi de böyle olsa gerek. Albüm hiçbir zaman hak ettiği değeri alamamıştır. Bu albümü iyice sıkıca dinlesinler ,iyi analiz etsinler sonra ne kadar çok Blaze’e haksızlık ettiklerini göreceklerdir. Zamanında yerden yere vurulan albümdü. Özellikle şarkı sözlerini iyi incelemelerini öneririm.
YAZAN: Cem Kurtuluş
Devamını okuyun...>>