Goatrepudlic taşındı (0)

11:50 by , under

Bundan sonra http://sallanyuvarlan.blogspot.com/ Adresiyle karşınızdayım.aslında bu site uzun zamandır var.ama yazmak bugüneymiş.nedeni ise kolay bir isim olması.
Devamını okuyun...>>



edit post

Bahadır Abimizi Kaybettik. (0)

01:49 by , under



Barış Manço'nun grubu Kurtalan Ekspres'in gitaristi Bahadır Abi'yi kaybettik.Huzur içinde yatsın.İyiler yavaş yavaş gidiyor geriye ne kaldı ki,Barış Manço,Cem Karaca,şimdi de Bahadır abimiz.


Umarım gittiği yerde rahat eder ve Barış Manço ile müzik yapmaya devam eder...
Rahat edesin gittiğin diyarlarda.


Hazırlayan:Cem Kurtuluş
Devamını okuyun...>>



edit post



Artillery 1999 tarihli B.A.C.K albümü sonrası on yıl süren sessizliğini When Death Comes ile bozuyor. Artillery’e By Inheritance albümünden dolayı saygı duymak sürpriz olmamalı her ne kadar Back albümünü fazla sevmesemde ,Artillery ,thrash metal grupları arasında saygı duyulacak grupların başında gelir. Flemming Rönsdorf’un grupta kalıp kalmayacağı merak konusuydu,sonunda olan oldu Flemming gruptan ayrıldı,yerine Søren Nico Adamsen geldi.


Adamsen’in gelmesini tuhaf karşılayanlar elbette vardır, alışmak kolay olmayacaktır.Kendi şahsi fikrimi söylemem gerekirse ben vokale hemen alıştım bu power metal kökenli vokallere alıştığımdan dolayı olabilir .Umuyorum ki Artillery hayranlarıda adamsen’i çok sevicekler.

Normalde toplumsal sorunlara hafif dokundursa da gruptan genellikle hayat üzerine sözler dinlemeye alışmışken, bu albümde karşımıza “ölüm” çıkıyor.

When Death Comes ile açılışı yapıyoruz ,gitar rifflerinin ardından ilk vokal melodisi girince adamsen’in ne kadar isabetli bir seçim olduğunu da anlıyoruz.Hani bir söz vardır ‘’Ölüm nerden gelirse gelsin hoş gelsin,sefa gelsin’’ işte bu söz bu şarkının nakaratlarına çok uygun.Ölümün ne zaman ve nerede geleceğini bilemeyiz,aniden orada burada pençemizdedir,o bizim peşimizdedir. Upon My Cross I Crawl şarkısıyla Thrash metal şovu tam gaz devam ediyor,Headbang yapmaya hazır olun. Artillery’nin karanlık dünyasına hoş geldiniz diyorum.Bu şarkı için tanımlama yapmak gerekseydi hızlı,saldırgan,sert yorumunu yapardım...

İçimden şunu haykırasım geldi.(Karanlık Dünyanın Yalancı insanları).Şarkının nakaratları slayer’in o karanlık sözleriyle çok benzeşiyor.

Albüm çıkmadan önce ilk d 10.000 devils şarkısını biri yollamıştı,al seveceksin demişti,bende at dinleyelim be o kadar ısrar ettin dedim,aldığıma da hiç pişman olmadım.Ademsen’in nasıl bir vokal olduğunu bu şarkıda anlıyoruz,adam da ne ses varmış dedirtiyor,artillery bizi riff ve solo manyağı yapıyor. bu şarkıyla artillery power metal gruplarına selam çakıyor,özellikle ademsen bunda çok etkili.

Hız kesmeden artillery,bildiği yoldan gidiyor, Rise Above It All şarkısı bunun en basit örneklerinden biri,davul,vokal hangi birisinden başlasamki,ama davullar gümbür gümbür çalışıyor,insanı harekete geçiriyor.Adalet için ne gereklidir sorusu bu şarkıda saklı,tabiki de meydan okumak,ezilmemek,mücadele etmek gerekir.

Artillery,ortalığı dağıtmaya,şüphesiz albümün en sert şarkılarından biri Sandbox Philosophy şarkısı,headbang yapmaya devam edin,kendinizi artillery’i bırakın başka bir şeye karışmayın.Aynı Kreator gibi artillery’de nefretini kusmuş,bu defa hedeflerindeki tek şey terör olayını yaratanlar. Terör,bu dünyadaki en lanet şeylerden biridir,bu şarkı pek çok düşünceye açık aslında Terör’ün yolundan gidenler,onların yolunda kandırılanlar ve daha nicesi…

Delusions Of Grandeure, şarkının girişi diğer şarkılara göre daha yavaş,daha melodik ,vokalin sesini anlatmaya nedense gerek duymuyorum. Şarkının isminden yola çıkarsak ,bir çok şey aklımıza gelebilir,büyüklük iddiası,büyük olduğunu iddia edenler bu dünyada karşındakileri çoğu zaman küçük görmüş ve ezilmeye mahkum olarak görmüştür.

Ürkütücü sözleriyle bir başka şarkımız olan Not a Nightmare şarkısına geçiyoruz. Özellikle ben şarkının girişini sanki Kreator’a benzettim,ya da bana öyle geldi.Şarkının isminden anlaşılacağı gibi (Bu Bir kabus değil) bu söz bize pek çok şey çağrıştırabilir.Korktuklarımız,bizi arkadan izleyenler,hayallerimiz,ve bir çok şey.

Yaşadığımız günlere son derece yakışan sözleri ile "Damned Religion,Sözleri her ne kadar etkileyici bulsamda,müzikal olarak bu parçayı sevemedim.Din üzerinden prim yapanlar her halukar vardır,artillery bunlara en sert şekilde cevabını vermiş.( False messiah legions of fire,Religion is in your blood,Religions in your head, religion is your drug)işte bu satırlar her şeyi açıklıyor.

Orta Doğu etkilenimlerine uzaktan selam çakan "Uniform şarkısını farklı bir şarkı olarak nitelendirebiliriz.Şarkının başındaki hızlı davul atakları,headbang yapmaya hazır olun diye bizi uyarıyor. Korku dolu nakaratlarıyla dikkat çeken the end şarkısıyla albüm kapanıyor.Ama bu şarkıyı da o kadar sevdiğimi söyleyemem,araya giren sololar parçanın güzelliği olsa gerek.

2009 yılının en bomba albümlerinden biri olduğunu düşünüyorum.Mutlaka dinlemenizi öneririm.

Hazırlayan:Cem Kurtuluş

Devamını okuyun...>>



edit post



1. When Death Comes
2. Upon My Cross I Crawl
3. 10.000 Devils
4. Rise Above It All
5. Sandbox Philosophy
6. Delusions of Grandeur
7. Not a Nightmare
8. Damned Religion
9. Uniform
10. The End


http://rapidshare.com/files/263314666/Artillery_-_2009_-_When_Death_Comes-By_Courage.part1.rar

http://rapidshare.com/files/263321546/Artillery_-_2009_-_When_Death_Comes-By_Courage.part2.rar


Hazırlayan:Cem Kurtuluş
Devamını okuyun...>>



edit post


27 temmuz Pazartesi günü Zardanadam konserindeydik,bundan önce Küçükçekmece şenliğinde çıkacaklardı ama bazı sebeplerden dolayı konser iptal olmuştu,ama bu konser her şeyi unutturdu,Mekan’a daha önce gitmemiştim ama sorarak öğreniyorduk ,ben mekana geldiğimde ayarlar kontrol ediliyordu,Beşiktaş semtinin halkı orda bulunuyordu.Küçük çocuklar,gençler,yetişkinler herkes ordaydı. Festivalin elbette amacı vardı,abbasağa park’ı yanılmıyorsam otopark yapılmak isteniyordu bunun için bu konserin amacı buydu. Otopark olmaması için insanlar elinden geleni yapmak istiyorlardı,kısaca Beşiktaş halkı bütünleşmişti,Zardanadam’da bizleri kırmayarak konsere çıkmayı kabul etmişti.


Başlarda oturuyordum ama durmadan eşlik ediyordum özellikle davul ritimlerine ayak uydurmak harika bir şeydi. Rockn roll’da tek önemli olan şey müziğe ayak uydurabilmektir,bende bunu yaptığımı düşünüyorum.Erbatur’un Rock’n Roll dövmesi her şeyi açıklıyordu aslında,o güzel ses tonuyla erbatur konsere girişi yapmıştı.Playisti sıralamak doğru olmaz çünkü bazen şarkı seçemiyorsunuz.

Ama yeni albümden şarkıları çalmayı ihmal etmediler,bunun en basit örneği ‘’Beni seversen’’şarkısıdır,o şarkı çalarken şarkılarada eşlik etmeyi unutmuyorduk. Eski albümlerden de şarkılar çaldı,bunlardan biri tamamböceği idi,etrafa eğlence saçıyordu,gruptan gitarist tolga’da seyirciyi coşturmayı ihmal etmiyordu. Tolga,seyirciye karşı çok samimiydi,diğer elemanlar samimi değildir diyemeyiz.

Şarkılar ilerliyor idi ben tabi bir yandan gidiyor gençliğim diye bağırıyordum,mükemmel bir sese sahip olan Utku’dan o şarkıyı dinleyecektik,albümde herhalde 50 defa dinlemişimdir,şarkı bağımlılık yapmıştı,şarkı insanı eski zamanlarına götürüyordu,ses sisteminde biraz aksaklık yaşanıyordu,ama yine de ses duyuluyordu.

Ben gidiyor gençliğim şarkısını beklerken,gözümün yaşını sildim ben şarkısını bekleyenlerde vardı ama gidiyor gençliğimi çalmaları beni çok mutlu etti,eminim başka dinleyicileride mutlu etmiştir.Zardanadam,bizleri eğlendirmeyi devam ediyordu,yorumlarımı playiste göre yapmıyorum,ve şimdi sırada Küçük Şirin Bir Cuma Akşamı şarkısı vardı,o şarkıda sadece gitarlar konuşuyordu,bende gitarı takip ediyordum.Bugün Cuma saat 10 aşığım gerisi boş dediğinde erbatur,eşlik etmeye devam ediyordum.Ama o kısımı nedense çok seviyorum.Konseri sarışınlar boktur şarkısıyla bitirdiler,sahneye bir küçük çocuğun çıkmasıda güzel bir görüntüydü,hatta tolga’nın gitarına küçük çocukların basması ayrı bir olaydı.Tolga,deniz diye bir kıza da pena vermişti, kız mersinden gelmişti,kıza helal olsun gerçekten.Zardanadam’ı ilk defa canlı izledim,iyiydi,eğlenceliydi.Şöyle kısa bir playist geçelim

Buradayım aslında
Tamamböceği
Sarışınlar Boktur
Gidiyor gençliğim
Beni seversen
Çelişkiler
Küçük Şirin Bir Cuma akşamı
Mayıs

İşte böyle gidiyor daha da var yani ama seninle kafam güzel çalınmamıştı.Benden bu kadar umarım yazdıklarımı beğenmişinizdir biraz kısa tuttum…


Yazan:Cem Kurtuluş

Devamını okuyun...>>



edit post


Alman Metal grubu Masterplan aylardır süren spekülasyonlara aşağıdaki basın metni ile son verdi;

Aylar Süren spekülasyonlar resmiyet kazandı.Jorn Lande ve Masterplan bir kez daha güçlerini birleştirdi.Şu sıralar beraber Masterplan şahaseri üzerinde bizimle birlikte çalışıyor.Albümün yayın tarihi belli olmasada 2010 yılı başlarında raflarda olacağını söyleyebilirim.Şu sıralar Jorn Slovkaya'daki Roland Grapow Stüdyolarında vokal kayıtlarını tamamlıyor."
Devamını okuyun...>>



edit post


Uzuunnnn zaman önce çook uzak bir galakside bir grup varmış, hiçbir ticari kaygı gütmeden yayınladığı her eseri hayranlarına bedava ulaştırır; şöhreti ağızdan ağıza yayılırmış.... diye masalsı bir başlangıç sanırım en çok yerli Rock sahnemizin emekçi gruplarından Zardanadam'a yakışırdı. Devamlı söyleşmek istediğimiz ama her dakika karşımıza engeller çıkan süreçte (yazıda bahsedilen banka çalışanı rock dinleyicilerinden biriyim- Baran) grup ile delifişek yazarımız Cem keyifli bir söyleşi yaptı. Afiyet olsun...


CEM @ ROCK VAULT : Zardanadam kimdir? Sizi tanımayan ve bu satırları okuyan okurlarımız olduğu kesin. Bunun için bizi biraz bilgilendirir misiniz?

ZARDANADAM : Evden işe, işten eve doğru rutinleşen bir hayattan kurtulmak, çocukluk hayallerimizi gerçekleştirmek ve hayatlarımıza bir anlam katmak için bir araya gelen eski arkadaşlarız aslında. 2001 Ekim’de kurulduk. O günden bugüne 5 albüm, 2 single yayınladık. Bir çok şenlik, festival, bar performansı olmak üzere yaklaşık 100 tane konser verdik. Kurulduğumuzdan beri, websitemizde bütün şarkılarımızı ücretsiz ve aracısız olarak herkesle paylaşıyoruz. Ayrıca bütün albümlerimizi isteyen herkese CD olarak da gönderiyoruz. Sanatın satılmak zorunda olmadığını, başka bir dünyayı düşlemenin mümkün olduğunu gösterdiğimizi umuyoruz. Yaratıcı Ortak Mülklere ve yaratıcı bir ruhun diğerini tetiklemesinin güzelliğine inanıyoruz. Hedefimiz, bizim satmaya kıyamayacağımız kadar değerli bulduğumuz şarkılarımızı sizlerle paylaşabilmek ve her yeni albümde, şimdiye kadar yayınladığımız tüm albümlerden daha güzel albümlerle dinleyicilerin karşısına çıkabilmek.

Zardanadam grubu olarak Türk Rock Müzik piyasası hakkında neler düşünüyorsunuz?

Takip etmesi zor bir piyasa haline geldi. Teknolojinin gelişmesi ve ucuzlaması, internetin yaygınlaşması, toplumun da rock müziğe olan bakış açısının biraz olsun genişlemesiyle, ciddi bir çoğalma, büyüme yaşıyor Türk Rock müziği. Hatta şimdi ciddi paralar kazanmaya başlayan müzisyen arkadaşlarımız var, “rockstar” lar var bu ülkede. Birçok yönüyle güzel gelişmeler var. Yani en azından – türü ne olursa olsun – türkçe rock şarkılar duyabiliyoruz hayatımızda, gittiğimiz yerlerde, radyo, müzik kanallarında. Büyük festivaller, konserler izleyebiliyoruz bu sayede. Ama rock müziğin popülerleşmesi süreci, özellikle bu müziği üreten insanlar olarak zaman zaman bizi rahatsız edebiliyor.

Bize göre, rock müziğin popüler müzik endüstrisinin tetiklemesiyle patlaması, patlatılmaya çalışılması şık bir durum değil, yakışmıyor açıkçası rock müziğin özüne, felsefesine. Ama bu bütün dünyada böyle bir yandan, kaçınılmaz bir durum. Paranın çok döndüğü işler bize göre pis işler, sonu kötü olur gibi geliyor. Keşke Türk Rock müziği de bir şekilde kendi yolunu bulsa, kendi yöntemleriyle, yavaş yavaş ama emin adımlarla yeraltından yerüstüne çıksa ve sağlam bir şekilde kitlelere ulaşabilse ve uzun soluklu olabilse... Dileğimiz budur.

Zardanadam ismi ilginç ve artık sizinle bütünleşmiş bir isim. Bu ismin özel bir anlamı var mı, bu ismin ortaya çıkış süreci nasıl oldu?

İlk kurulduğumuzda isim arayışlarımız sırasında not aldığımız onlarca isimden biri aslında. Ekşisözlük’te bir başlık, görüp kenara yazdığımız. Bir yarışmaya katılacaktık o günlerde ve Tolga listeden gözüne kestirip, koşarak bu isimle başvurdu. “Noluyoruz?”, “Ne biçim isim oldu bu ya” falan olduk başlarda ama sonra alıştık ve bizimle bütünleşmeye, anlamlanmaya başladı. Artık zarlardan oluşan bir animasyon karakter zaten. Öyle bir adam, bizim gibi, zar gibi şeffaf, şansıyla hareket eden, çok fazla plan yapmayan, yapamayan, hayattan tat almak için kendini rüzgara kaptırmış, özgür ya da özgür olmaya çalışan bir adam.

Pek çok müzisyenin karşı çıktığı MP3 olgusuna grup olarak bakışınız nasıl?

[Müziği sindire sindire dinlemek gerekli]

Müziği sindire sindire dinlemek gerekli
Çok emekler ve çok paralar harcanarak yapılan prodüksiyonlarda albüm satışlarından doğal olarak büyük beklentiler oluyor. O işlerde çalışan onlarca kişinin hak ettikleri paraların ödenmesi için, belli bir miktarın da albüm satışından gelmesi gerekiyor. Ayrıca MP3 dönüşümünde müziğin kalite kaybına uğraması durumu var. Fakat olayın diğer tarafında da ciddi ekonomik sıkıntılar yaşayan insanlar var. Evet belki CD fiyatları verilen emek düşünüldüğünde çok da yüksek değil öbür taraftaki insanlar için, ama işin başka tarafında, ciddi bir müzik dinleyicisi ayda en az 8-10 CD alabilmeli ki piyasayı takip edebilsin ve müzik zevkini tatmin edebilsin. Müzik dinlemeye böyle bir bütçe ayırabilmek bu ülkede hiç mümkün değil. Özellikle ateşli müzik dinleme, takip etme yaş ortalamasının düşük olduğunu düşünürsek, durum iyice zorlaşıyor. Böyle olunca satın alım yapamayan insanlar, sevdikleri grupları nasıl takip edecek, tanımadıkları grupları nasıl tanıyacak sorunları ortaya çıkıyor. O sorunlar da sonunda konserlerin daha az dolu olmasına, bu kez oradan gelecek gelirlerin azalmasına neden olacaktır. Yani iki ucu b.... bir değnek. Sonuçta mp3, ücretsiz müzik paylaşımı kaçınılmaz bir oluşum. Bunu verilen onca çabaya rağmen, yıllardır izliyoruz. Müzik bir şekilde paylaşılıyor ve ücretsiz dinleniyor. Bunu kabul etmek ve iyi bir şey olarak görmek lazım. Dinlenmenin, tanınmanın, paylaşılmanın bir yolu, aracı gibi görmeliyiz. Yalnız MP3, download bombardımanı ile şarkıları, müziği çok hızlı bir şekilde tüketmenin de yanlış olduğu kanısındayız. Bir günde 10 tane albüm indirip, her şarkıdan 10 saniye dinleyip, bir kenara atılması durumunu da ciddi bir tehlike olarak görüyoruz. MP3’te olsa müziğin ciddi, sindire sindire dinlenebilmesi gerekir. O şarkılar bilgisayarlarımızda bir yerlerde kaybolmamalıdır. Her albüm, her şarkı en azından bir 2. dinlenmeyi hakeder.

Bazı gruplar var; ilk çıkış aşamasında kendi isteği doğrultusunda kayıtları yapıyorlar (sound ,söz vs.) Ama iş albüm çıkarmaya gelince neden popülerliğe kayıyorlar.

Valla bunu onlara sormak lazım. Laughing Ama popülerite duygusu ve popüler yaşam biçimi güçlü bir motivasyon olabilir çoğu kimse için. Ciddi paralar kazanmak, büyük hayran kitlelerine sahip olmak maddi, manevi çok büyük tatmin sağlayabilir insanlarda. Bunu yargılamak zor ve bize düşmez. Sanki bizlere düşen doğru bildiğimiz yollardan gitmek ve başka yolların da olduğunu göstermek.

Piyasamızda görmek istediklerinizi ve istemediklerinizi sizlerden alabilir miyim?

Samimi duygularla yazılmış şarkılar, sağlam soundlu albümler görmek istiyoruz, görüyoruz da artık zaten. Ayrıca güzel organizasyonlarla yapılmış daha çok sayıda ve daha kaliteli konserler, festivaller isteriz. İstemediklerimiz yukarıdaki cevaplarda anlaşılmıştır herhalde

Zardanadam'ın geldiği noktayı nasıl tanımlıyorsunuz? Popülerlik, yeraltı müziği vs.

Zardanadam kendi bildiği yollardan gidiyor, gitmeye devam edecek. Patlayıcı unsurları barındırmıyor pek bünyesinde Tabi ki ulaşabileceği en fazla insana ulaşmak, fazla insan tarafından sevilmek istiyoruz. Ama bunu klişe yöntemlerle, bize yakışmayan yollarla yapmayı düşünmüyoruz. Bu bir keyif projesidir ve neşemizin, keyfimizin kaçtığı yerde biter. Yer altında da yer üstünde de sevilmek, müziğimizi paylaşmak isteriz elbette. Yeter ki insanlar samimiyetimizi ve anlatmak istediklerimizi anlasın.

''Kafam seninle Güzel'' albümüyle ilgili gerek Müzik tarzınız, gerekse lirikler ve diğer konular hakkında biraz bilgi alabilir miyiz? Albümden beklentileriniz nelerdir?

Bu albümün aslında en büyük farkı biraz daha az neşeli olması, daha fazla gergin parça var eskiye göre. Nedeni de belli, hayat... Yani grubun ayrı ayrı bireylerinin yaşadıklarıdır albümü bu noktaya taşıyan. Ama tabi depresif bir albüm yok ortada, kararında bunalım diyelim Diğer bir önemli konu albümde süpervizör olarak Deniz Yılmaz’la çalışmış olmamız. Deniz’le 4 şarkıyı baştan düzenledik. Bir şarkıda sözlerde payı oldu, bir şarkıda vokallerde yer aldı. Kayıt başlamadan setup’ın kurulmasında bulundu. Amfi, gitar tonlarının seçimlerinde de çok yardımı oldu. Deniz ve Kurban grubu zaten Türkiye’de gerçekten ayrı tuttuğumuz insanlar. Bu anlamda Deniz’le çalışmak bizim için çok güzel oldu. Ayrıca son albümlerde mix ve mastering işlemleri için Avustralya’dan Mat Voigt ile çalışıyorduk. Bu albümde ise, yıllardır kayıtlarımızı yaptığımız Deneyevi stüdyosundan Taylan ve Ergin arkadaşlarımız bu işleri yaptılar ve çok da memnunuz açıkçası.

Beklentilerimizin başında çok kişiye ulaştırabilmek var albümü. Bunun için biran önce CD formatında çoğaltım aşamasına geçip, kapağıyla, sözüyle, herşeyiyle, albümleri postaya vermeyi bekliyoruz. Gerçi şu anda tüm albüm sitemizden zaten indirilebiliyor. Sonrasında albümdeki şarkıları konserlerde canlı canlı çalabilmek istiyoruz.

Sarışınlar Boktur şarkısını yaparken bir tepki bekliyor muydunuz? Bu şarkının bir hikayesi var mı?

Özellikle tepki almak için yazılmış bir şarkı değil. Utku’nun iki adet sarışın sevgilisi tarafından üstüste terkedilişi sonrasında çıldırmasıyla birlikte bir-iki saat içinde, bir anda çıkmış bir şarkı sadece Sealed

Genelleme falan da aslında, iki kişiye özel... Memlekette aşk acısı ve terkedilme öfkesi ve paniği yaşayan çok arkadaş varmış meğer Ama iyi oldu, en kötü konserde bile bir tepe anı sağlıyor, rock&roll bir parça, hep beraber coşuyoruz işte.

Zardanadam,dinleyicisine karşı çok samimi,mail attığında cevap alabiliyorsun. Daha doğrusu birilerinin samimiyetsiz olduğunu hissedebiliyoruz. Birilerinin cevap vermeyecek mertebeye çıkaran nedir?

Bu sorular zor oluyor, çünkü aslında bilmiyoruz. Ama tahminen zaman bulamıyorlardır arkadaşlar. Ama bize ulaşan herkes, cevap almayı hakediyor çünkü kolay ulaşımıyor bize, markette yokuz. Afişlerde yokuz, sağda solda, her gün çıkmıyoruz, görünmüyoruz. Demek ki, bir yerlerden bulmuş, dinlemiş, kafa yormuş sonra da bize ulaşmış, duygularını paylaşmış. Bu bizim için değerli ve bize sürekli devam etme gücü, inancı veriyor bu mailler. Dolayısıyla mutlaka yanıtlanmalı. Başka gruplar, sanatçılar da umarız cevap verme imkanları olduğunda cevap verecektir dinleyenlerine.

Müzik medyasının size karşı tavrı ne?

Ana damar medyanın pek ilgilendiği bir grup değiliz. Ne zaman ki, bedava müzik; tanınan gruplar, sanatçılar tarafından da destek görmeye başladı, o zaman kıpırdanmalar oluyor. Ama biz sürekli bu konuda ele alınan bir grup olmak istemiyoruz. Eğer biz bu yöntemle, yeni çıkan gruplar için cesaret verici olduysak bu bize yeter de artar. Kendi adımıza, yayınladığımız şarkılarla, sözleriyle değerlendirilmek, müziğimizle konuşulmak isteriz daha çok. Nasıl yaptığımız meselesini konuşmak, anlatmak hiç bitmiyor. Biri de çıkıp “şu şarkınızın şu kısmı enteresan, hangi efekti kullandınız?” demiyor. Yani sonuçta biz öyle ya da böyle bir müzik grubuyuz ve ne ürettiğimizin değerlendirilmesini, kritiğinin yapılmasını istiyoruz. Nasıl yaptığımızın bir pazarlama stratejisi gibi algılanıp, bunun irdelenip durmasını istemiyoruz artık. Çünkü bizim için müzik bedava olması gereken bir sanat dalı ve biz de bu yüzden onu, ürettiğimiz müziği paylaşıyoruz.

Müziğinizi insanlara neden ücretsiz sunuyorsunuz Barısarock'ta sahneye çıktınız, o günden bu yana festivalin amacından saptığını düşünenler var,bu konu hakkında neler söylemek istersiniz?

6 yıl boyunca düzenlenen Barışarock’ta her yıl sahen alan tek grup biziz galiba… Önemli bir işlev gördü bu festival, bu coğrafyadaki standart düşünme ve davranma alışkanlıklarına karşı olan insanları bir araya getirdi, birbirinden öğrenmeyi sağladı. Birçok kişinin sevdiği grupları ücretsiz dinlemesine aracı oldu. Bizim için de küçükken hayranı olduğumuz Cem Karaca, Bülent Ortaçgil, Moğollar gibi müzisyenlerle tanışma, aynı sahneyi paylaşma fırsatı oldu. Amatör bir organizasyon olduğu için çeşitli sıkıntıları vardı, 80-100 bin kişinin katılmaya başlamasıyla, ticarileşmeye, siyasallaşmaya, markalaşmaya yani amacından çıkmaya başladı. Ancak takdir etmek gerekir ki kendini eleştirmeyi ve feshetmeyi de başardı. Şu an Barışarock’un yarattığı bir boşluk olduğu da gerçek, ancak keşke Barışarock gibi organizasyonlara gerek kalamayan hayatlar yaşayabilsek…

Heavy Metal'in geleceği hakkında ne düşünüyorsunuz?

Hepimizin yeri geldiğinde tüylerini diken diken eden, hala da etmeye devam eden heavy metal için deriz ki: “Asla bitmez, asla ölmez!” Ama özellikle bizimki gibi bir ülkede sürdürülebilir bir yaşam biçimi olamıyor malesef. Lise ve üniversite yıllarında çılgınlar gibi metal dinleyen, konserlerden çıkmayan insanların pek çoğu, bir anda bankalarda çalışan, kariyer peşinde koşmak zorunda kalan, kravatlı, arabalı, dokuz-altı insanlarına dönüşmek zorunda kalıyor ve malesef o kafalarda sallanacak hal bırakılmıyor. Ama arkadan gelen nesiller yine sahip çıkıyor ve bu böyle devrede devrede gidiyor ve bitmiyor. Sadece şekil değiştiriyor, belki biraz küçülüyor ama gücü, etkisi, devam edeceği tartışılmaz bizce.

Sırada klasik bir soru daha. Favori içki anını bizimle paylaşır mısınız?

[Zardanadam bildiği yoldan gitmeye devam edecek]

Zardanadam bildiği yoldan gitmeye devam edecek
O kadar çok ki, belki bir gün bu hikayeleri de yazarız.Cool Genellikle biz bir aradaykendir bu anılar. Biz kederli de olsak paylaşmayı, dayanışmayı, hayatı daha katlanılabilir kılmayı başarmaya çalışan bir grubuz, o nedenle içkiyle, sarhoşlukla ilgili birçok komik, keyifli hikayemiz var… Mesela yıllar önce bir konserin ardından kafamız güzel olmuştu, Cem hariç hepimiz sahneden inerken birbirimizin üstüne düşmüştük… Favori anı seçmek ise zor, herhalde iyi bir konserin ardından içilen ilk yudum diyebiliriz…

Rock Vault'a göz attıysanız fikirlerinizi duymak hepimizi çok memnun eder?

Haberler, röportajlar, makaleler, albüm tanıtımları, etkinlik haberleri... Daha ne isteriz Bir kere özgün ve kendi yolu var. Herşey çok özenli ve güzel. Ne kadar çok emek verildiği çok belli. Dolayısıyla yer almaktan çok mutluyuz, teşekkür ederiz.

Son olarak hayranlarınıza söylemek istediğiniz bir şey var mı?

Önceki sorularda da konuştuğumuz gibi onların mailleriyle, söyledikleriyle, desteğiyle, devam etme gücü buluyoruz ve her geçen gün artıyoruz. İnsanlar sevgi sözcüklerini duymak için bazen aylarca, yıllarca beklerken, biz her gün, bir sürü insanın, sevgisini hissediyoruz. O yüzden gerçekten çok sağolsunlar. Onlarla birlikte uzun yıllar devam edeceğimize, onlara daha iyi şarkılar vereceğimize inanıyoruz. Biz de onları çok seviyoruz !

Yazan:Cem Kurtuluş

Devamını okuyun...>>



edit post



Onlar yeraltı rock sahnemizin en tanınmış gruplarından biri ve onlar için paranın, pulun önemi yok amaçları yaptıkları müziği daha çok insanlara ulaştırmak. Bunun için albümlerini hiçbir ücret istemeden dinleyicileriyle paylaştılar, bazıları albümlerini niçin ücretsiz dağıtıyorlar diye şikayet etti, bazıları ise bunu sevdi. İnsanların Zardanadam’a bakışı farklıydı. Ama onlar hiçbirşeye aldırmadan yola devam ettiler.Ve şimdi karşınızda Zardanadam ve 2009 yılına bomba gibi düşen bir albümleri Kafam Seninle Güzel!.


Grup elemanları verdikleri röportajlarda Kurban grubundan tanıdığımız Deniz Yılmaz'ı çok sevdiklerini her zaman anlatmakta olup bu albümde prodüktör koltuğu Bay Deniz Yılmaz'a emanet. Albüm diğer albümlere göre daha farklı, farklılığın nedeni ise albümün grubun diğer albümlerine göre biraz daha az neşeli olması. Eğlenceli şarkılar olduğu kadar, albümde sizi gerginliğe iten şarkılarda var. Albümde 10 şarkı bulunmasına rağmen bence hepsinin ayrı bir anlamı var.Zardanadam'ı farklı yapanda bu... "Aşk" isimli parçada mutluluk, yaşadıklarımız, hayatımızda karşılaştığımız zorluklar ve mücadelelerimiz hepsi bu şarkının içinde.Bu şarkı bana farklı bir şeyi anlatıyor.

Zardanadam çoğu kez eleştirildi; piyasa dediler ama onlar bunlara cevap vermedi, doğru olan şeyi yaptılar sadece müziklerine konsantre oldular. Paranın satın alamacağı şeyler vardır bilirsiniz, burada karşımıza ruh kelimesi çıkıyor işte "Seninle Kafam Güzel" şarkısı tam buna işaret. Bazı gruplar vardır sadece para için müzik yapar,bahsettiklerim kendini patronlara teslim etmiş gruplardır, onlar ne isterse onları yaparlar kısaca koyundurlar; ama Zardanadam böyle bir grup değil ve bunu aşağıdaki yazacağım sözlerle gayet iyi açıklıyorlar.

"Ben o yavşaklardan değilim, patronun önünde eğileyim"

İşte bu söz albümün ana fikrini az da olsa açıklıyor. "Gidiyor Gençliğim" şarkısı kesinlikle farklı bir şarkı, ve şarkıyı söyleyen Utku Doğruak’tır. Ama vokalin sesi insanı kendine çekiyor, melodisiyle bütünleşiyorsunuz,(bilmeyenler için Utku Doğruak grubun ritm gitaristi) Parçanın söz ve müziği ise Tolga Kaya ve Utku Doğruak’a aittir. Bu şarkı bize gençliğimizi hatırlatıyor, hayatımızda koştuğumuz ve mücadele ettiğimiz şeyler vardır bazen bu mücadele ettiğimiz şeylerin karşılığını alamayabiliyoruz. Bazen öyle kapılıp gittiğimiz şeyler vardır, yıllar geçse de o şeylerin unutulması imkansızdır.Hayal kırıklıkları,hayata karşı yorgunluğumuz daha nicesi bu şarkıda var. Yıllar çabukça geçer ama biz yılların nasıl geçtiğiniz anlayamayız bir bakmışız ki gençliğimiz gitmiştir.O yüzden geçen yılların değerini iyi bilmeliyiz. Kurban grubundan tanıdığımız Deniz Yılmaz gruba eşlik etti demiştik, bu şarkıda Deniz’in sesini gayet iyi hissediyorsunuz. Şarkının hikayeside çok farklı bu şarkı aslında şiir olarak yazılıyor sonra Tolga tarafından besteleniyor, Deniz Yılmaz’ın katkılarıyla son şeklini alıyor. Deniz yine etkileyici sözleriyle karşımıza çıktı.

Eğlenceli bir girişle "Haksızlık Bu" şarkısına geçiyoruz, söz müzik Utku Doğruak’a ait.Yaşadığımız ilişkiler vardır ama haksızlığa uğramışızdır ,ama her şey iş işten geçtikten sonra anlaşılır ama artık çok geçtir. Sizden alınan yıllar sonuçta geri gelmez, o yıllar artık geride kalmıştır. Daha albümü dinlememişken Rock FM’de Arka Koltuk programında Zardanadam konuk olmuştu, Metehan Çakıroğlu soru soruyordu birden bire biri telefonla yayına bağlandı bu şarkıyı istedi, ve çok güzeldi öyle tanışmış olmuştum, çok keyifliydi. Mutluluğun anahtarı bu şarkıda olmalı herhalde. Zardanadam grubundan Tolga önce bu şarkının introsundaki riff’ini yazdı, boş Londra sokaklarında bu şarkıyı mırıldandı ve böylece kaliteli bir şarkı ortaya çıkmış. Her dinleyicinin bu şarkıda çıkardığı anlam farklı olabilir. "Sen kovaladıkça, O kaçacak, Ne kadar kaçarsan kaç, yine seni bulacak" şarkının anahtar kısım burası olsa gerek. Bahsetmek istediğim başka bir nokta ise bu hayatta ne paranın ne de itibarın önemi vardır, faydası dokunmaz, aslında bir vardır bir yoktur. Parası oldu mu kendini çok yükseklerde görenler vardır aslında bunlar fazla uzun sürmez,sonra dibe çöküşlerde başlar, ama itibarın olması önemlidir,saygınlığın artar ama bir zaman gelir ki itibarın bile kaybolur. İşte böyle karmaşık şeylerle dolu hayat.

"Kimsin Sen" ile eğlenceli şarkılar devam ediyor. Size akıl veren kişiler her zaman olmuştur, karşılığında bir şeyler teklif etmiş de olabilir, ama kimse size akıl veremez sanırım, en azından siz izin vermezseniz. Bu şarkıda aslında bir nefret söz konusu, sizi hem terk eden bir insan hem de terk ettikten sonra size akıl veren birini düşünebiliyor musunuz ben düşünemiyorum. Melodilerde akılda kalıcı.

"Aşk Deme Bana" isimli parça son derece eğlenceli, dinlerken yerinizde duramıyorsunuz. Bak evladım bu aşk diye şarkıya giriliyor,eğlence orada başlıyor. Aşkın insana ne getireceği belli olmaz bazen duvara çarpar, bazen de aşık olduğunuzda havalara uçarsınız; işte aşk böyle bir şey. Bazen aşkta hak ettiği ilgiyi göremeseniz, işte böyle duvara çakılırsınız; şarkıda da bu net bir şekilde ifade ediliyor.

"Koku" sevgiliye gidecek şarkılardan biri. Bazen sevgilinizin yanınızda olmanızı istersiniz ama olmaz, ama en azından bu şarkılarla özlem giderebilirsiniz. İnsanın nerede nasıl huzur bulacağı hiç belli olmaz,ama sevgilinin yanındaki mutluluk herhalde hiçbirşeye değişilmez.

Zardanadam’ın bu albümünü kaçırmayın.Albümde aşk, mutluluk, hüzün ve hayatla ilgili her aradığınızı bulacaksınız. Şimdiden iyi dinlemeler efendim…

Parça Listesi

1 Seninle Kafam Güzel
2 Beni Seversen
3 Gidiyor Gençliğim
4 Haksızlık Bu
5 Mutluluk
6 Kimsin Sen
7 Tadım Yok
8 Aşk Deme Bana
9 Koku
10 Gel Bana

Yazan:Cem Kurtuluş

Devamını okuyun...>>



edit post



20 Temmuz günü Deep Purple konseri için bütün tanıdıklarım hazırlık yapıyordu ben ise köşede oturmuş ulan bu konsere nasıl giderim diyordum,o gün her yerimi ter basmıştı para nasıl bulurum derdindeydim,işte bir yerden öyle para geldi herkes bileti 90-100 liraya bulurken ben karaborsacıdan 60 liraya bilet bulmuştum.Konserin başlamasına az kalmıştı,hazırlık yapılıyordu biz de o anı bekliyorduk.I’an gillan eskisi gibi o çığlıkları atamıyordu,tabi yaşta ilerlemişti eminim bir çok kişi child in time’daki çığlıkları bekliyordu,zaten o şarkıda çalınmamıştı.Adamın yaşı 63 olmuş,ne desek bilemiyorum.


Grup elemanlarından 70’lerdeki gibi çalmalarını bekleyemeyiz.I’an paice gümbür gümbür çalıp seyircileri coşturdu,ama seyircilere karşı sanki soğuktu ya da bana öyle geldi.Steve morse,seyirciye karşı çok samimiydi,üstündeki Kızılderili tişörtüde çok hoştu.Steve morse,attığı sololarla bizleri coşturdu.Yukarda ı’an paice demişken efsane davulcu ,fireball’da resmen kendini kaptırdı.Bu yaşa rağmen çalıyorsa helal olsun demekten başka bir şey düşmez bize.Üsküdar melodileriyle seyirciye jest yaptılar.Bu da gecenin güzel olaylarından biriydi.Don airey’e buradan teşekkürü borç bilirim.

Sometimes I feel like screaming girdiğinde tüylerim diken diken olmuştu gerçekten ,o şarkıdaki mutluluk herhalde anlatılmaz yaşanır cinsindendi. İşte o şarkıda eşsiz soloların kurbanı olduk,şarkının başlarında ooo sesleri yükselmişti,ı’an ın şarkıya girmesiyle ben yukarıdaki yıldızlara bakıyordum,çünkü kendimi kaybetmiş gibiydim. Bu şarkının üstüne when a blind man cries çok iyi giderdi aslında,ama çalınmadı elden bir şey gelmez.

Setlistide şöyle araya sıkıştıralım.

1. Highway Star
2. Things I Never Said
3. Wrong Man
4. Strange Kind of Woman
5. Rapture of the Deep
6. Fireball
7. Contact Lost
8. Steve Morse Solo
9. Sometimes I Feel Like Screaming
10. The Well Dressed Guitar
11. Wring That Neck
12. The Battle Rages On
13. Don Airey Solo
14. Perfect Strangers
15. Space Truckin'
16. Smoke On the Water
17. Hush
18. Black Night

Konserde İngiltere bayrağı açılmıştı,deep purple fanatikleriydi herhalde he bi de iran bayrağı vardı,ulan hangi konsere gitsek bu İranlılar karşımıza çıkıyor,Judas Priest konserinde de çıktılar karşımıza bu konserde de en azından benim gittiğim konserlerde çok denk geliyor. Smoke On the water çaldığında,dinleyiciler farklı bir alemdeydi bazıları sevgililerini omuzlarına alıyordu ,gerçekten farklı bir görüntü oluşmuştu.

Bir ara gerçekten gidiyorlar zannetmiştim ama aniden geri döndüler,ve hush çaldığında ,şarkının klibi aklıma gelmişti yine insanlar kendinden geçiyordu tabi komik görüntülerde oluşmuştu,bazıları hash,bazıları huş diyordu öyleydi ama keyifliydi yani konseri black night ile bitirmişlerdi.Şarkının ortasında seyirciyle şov olayına girdi ,sonra steve morse ve roger glover penaları dağıtmaya başladı .Ama sadece vip’e dağıttılar bu da güzel bir şey değildi. Vip’in kaldırılmasını bu yüzden istiyorum.Rock konserlerinde vip’in olmasıda bence çok saçma,herkese eşit davranılması gerekir.Konserde iki kahraman seçmem gerekirse bunlardan biri steve morse biri de roger glover olurdu o da seyirciye çok yakın davrandığı içindir.Seyirciyle iletişimi çok iyiydi,performanslarıda çok iyiydi,onu geçersem ayıp etmiş olurum.

Hazırlayan:Cem Kurtuluş

Devamını okuyun...>>



edit post

EFSANE MARATON (0)

14:19 by , under



Söze şu alıntılarla başlamak istiyorum.

Bu renklere gönül verenlerin bir şekilde duvarlarına tırmandığı, yeni nesilin büyüklerinden dinlediği, "kaybettik" denilen maçların tribün tarafından "kazandırıldığı" bir kaleydi. Böyle gitmek varmıydı? O tuğlalarla beraber ruhumuzunda uçup gideceğini kim bilebilirdi ki?


İşte Efsane maraton böyle birşeydi,kimilerinin o içinde yaşadığı,kimilerinin göremediği ama hayallerinde yaşadığı bir efsane maraton.Kalbiyle Fenerbahçeyi sevenlerin yeriydi Efsane maraton,Rakipler Kadiköy'e maç oynamaya gelirken korkardı.Rakip taraftarın sesi hiçbir zaman duyulmazdı,Çünkü Kadiköy bir cehenemdi. Maçtan saatler önce dolardı stad‚ heleki maraton... Herkes maratonun ortasında yerini almak için kapışırdı... Ozamanlar ne numaralar ne koltuklar vardı.Bugünkü stadın yarısı kadardı ama çıkan ses kat ve kat fazla idi.

İnsanlar şimdiki gibi değildi,yerinde oturmazdı maçtan önce tezarühatlar eşliğinde stada gidilirdi.Takım yenilirse yürek kaldırmazdı,taraftarda tepkisiz kalmazdı,her türlü tepkiyi gösterirdi.Şimdiki gibi bölünmüş gruplar yoktu,oradan bağıran insanların tek sevdası Fenerbahçe idi.

O zamanlar şimdiki olduğu gibi reisler yoktu,o zamanlar abiler vardı ama hiç susmayan abiler vardı.Antep maçı,Parma maçı ve aklımıza gelmeyecek kadar çok maç var.Antep maçı ilk yarı 3 0 yeniliyoruz,tribünlerde ikinci yarı çıt yok öyle birşeydi,aslında bu bir tepkiydi futbolculara,bakalım ne olacak diye,tabi futbolcuları tribünlere çağırdılar,o an gözümün önünden gitmemiştir. İşte o efsane maratonda herkes ayakta bekler,omuz omuza olmak için.Ama şimdi görüyoruz ki insanlar yerinde keyfine bakmaya çalışıyor,yenilince de bazı kişiler eve gidip sadece yatmayı biliyorlar.

''Burası Kadiköy Burdan Çıkış Yok''sözü bu maçta canlılık kazanmıştır.Çünkü o efsane maraton maçı kazandırmıştır.Maçın kaç kaç olsa bile kaybedilmeyeceğini cümle aleme göstermiştir.Efsane Maraton,Bir Ruhtur,Yaşayanlarda anlar bunu Yaşamayanlarda,sadece Hissetmek önemli,eğer gerçekten bunu hissediyorsanız Gerçek Fenerbahçelisiniz demektir. Efsane maraton,böyle birşeydi.O dönemde stad açıktı,insanlar demirlerden tırmanır,stada girerdi o zamanlar çok küçük olmama rağmen hatırlardım.Hatta İlk gittiğim maç 1997 senesi Adanaspor maçıydı sanırım.Ama O coşkulu tezarühatlar hala kulaklarımda çınlıyor.

Yaşamadık ama uzaktanda olsa şahit olduk.
Antep maçıyla kazanan bir efsane maraton
Sonra ben küçüklüğümden hatırlarım 7 yaşında demirlere tırmanan efsane maraton meraklıları
Futbolcusunu,forma aşığını delice tribüne çağıran efsane maraton
Semtleriyle bir başka olan Efsane Maraton
Fatih'ten ,caddebostan'a ordan bahçelievlere diye gider.
Parma maçının o delirtici şovları

İşte Böyle Birşey Efsane Maraton.Ama Unutmamalıyız ki Efsane Maraton'dan önce Efsane Numaralı vardı.

Yazan:Cem Kurtuluş





Devamını okuyun...>>



edit post

Ulm Maçının Ardından (0)

13:51 by , under



Böyle maçlardan hiçbir zaman beklentim olmadı,sonuçta hazırlık maçı ama oynanan oyun fena değildi. Defansın göbeğinde bilika ile Bekir oynadı ,çok iyi iş çıkardılar,çok iyi uyum içindeydi,daum iyi hazırlamış gerçekten. Gerçi önderin oynamasını beklerdim,oynamadı ama ikinci yarı girerek gol attı.Bu arada Önder’in bugün doğum günü,önder’e iyi ki doğdun dileklerimi iletiyorum.


Alex’in kampa geç katılması,Alex’i fazla etkilememiş,tatilde anlaşılan çok çalışmış,yine alex günündeydi,ara paslarla rakip takımı ürküttü.Uğur Boral,aralara yaptığı koşularla göz kırptı,Devid’de eski günlerine dönüyor sanırım.Bu maça göre söylersek bunu ileride yanılabiliriz.

Bugün herhalde önlibero’nun olmayışı takımda gözükmüştür,selçuğun yerine ali bilgin girdi,o da fazla ortada gözükmedi,emre zaten ofansif oynadı.İyi paslar attı,özellikle semih’e attı pas çok harikaydı,bir defa daha attı semih’e pas,semih devid’e çıkardı,devid pozisyonu harcadı.Olur böyle şeyler tabi,sonuçta daha ilk maçları.Takım iyice alışcak ,bunu ilk maçta gösterdiler,diğer maçlarda rakipler bizden çok korkacak.

Bu arada Daum’un gençlere şans vermesine çok sevindim.Açıkçası bana çok umut verdiler.Böylelerin kıymetini bilmeliyiz,özellikle Furkan bir şeyler yapmak için çok çabalıyor.Deliler gibi koşuyordu,sonra Onur basit oyunu seviyor,tekniği iyi,Abdülkadir’i söylememe gerek yok.

Yazan:Cem Kurtuluş

Devamını okuyun...>>



edit post



Little Richard, Jimi Hendrix ‘in örnek aldığı önemli bir müzisyendir. Bu da Little Richard’ın ne kadar büyük olduğunu gösteriyor.Hatta Jimi hendrix bir açıklamasında aynen şöyle demiştir. "Benim gitarımla yapmaya çalıştığım işi little richard sesiyle yapmayı başarmıştır.Little Richard,Başta Led Zeppelin’den Jimmy Page olmak üzere bir çok müzisyeni etkilemiştir.Amerikalı Rockn Roll üstadı Little Richard 5 Aralık 1932 yılında doğmuştur. Lucille şarkısıyla çok ünlü olmuştur. Tutti furitti şarkısıda ünlüdür,ama bazı dinleyiciler her ne kadar elvis’e aittir desede bu şarkı,bu şarkı Little Richard’a aittir.


Long Tall Sally şarkısı bir çok sanatçı tarafından yorumlanmıştır en başta bunu ünlü İngiliz rock grubu The Beatles yorumlamıştır. Bu sadece The Beatles grubuyla kalmamıştır ,Deep Purple’da 1972 yılında danimarka konserinde lucille adlı şarkıyı yorumlamıştır. Piyanoyuda ustaca kullanmaktadır,şarkılarında sadece piyano kullanılmaz,enstürüman olarak saksafon’ada önem verilir.
Zenci abimiz olağanüstü bir gırtlağa sahiptir.Dinlerken eğlenmemeniz imkansızdır diyebilirim.18 yaşında iken yetenek yarışmasını kazanıyor , RCA Victor ile anlaşma imzalayıp dört albüm çıkarıyor.1952 yılında Richard’a üzücü bir haber gelir ve babası ölür. Bill Wright’ın Little Richard’ın bugünlere gelmesinde çok etkisi vardır.Little’da bill’in dikkatini giydiği kıyafetlerle çekiyordu.

Little o zamanlar houstandaydı, RCA Victor ile anlaşması sona ermişti,bunun üzerine iki single kaydetti.Single’larını Peacock Records şirketi tarafından çıkarmıştı.Bu single’lardan biri de Tutti furitti idi,o dönemler bu şarkı en iyi şarkıların arasına girmişti.Herhalde o dönemler Elvis Presley ile kıyaslayanlarda olmuştur.Sadece bu şarkılar değil Long Tall Sally", "Lucille", "Rip It Up gibi şarkılarda çok meşhurdu.

Little Richard, Don't Knock the Rock (1956) ve The Girl Can't Help It gibi filmlerde o dönemler yer almıştır.Yıllar geçtikçe,Little Richard müzikten uzaklaşmış,kendini dine vermiştir.Böylece yapacağı kayıtlar durmuştu,Rock dünyası çalkalanmıştı.Sürpriz bir şey olmuştu,1959 yılında Little Richard evlenmişti.5 yıl süren bir ilişkiden sonra 1964 yılında boşandı.

İşte Little Richard hayatından kısa bir görünüm.Rock’n Roll müziğinin peygamberlerinden biri olarak görülür.

Diskografi

1957: Here's Little Richard (Specialty)
1958: Volume 2 (Specialty)
1959: The Fabulous Little Richard (Specialty)
1960: Little Richard Sings:Clap Your Hands (Spinarama M119)
1960: Pray Along with Little Richard, Vol. 1
1960: Pray Along with Little Richard, Vol. 2
1962: King of the Gospel Singers
1963: Sings Spirituals
1964: Sings the Gospel

1964: Little Richard Is Back (And There's A Whole Lotta Shakin' Goin' On!) (Vee-Jay)
1965: Little Richard's Greatest Hits (Vee-Jay)
1966: The Incredible Little Richard Sings His Greatest Hits - Live! (Modern)
1966: The Wild and Frantic Little Richard (Modern)
1967: The Explosive Little Richard (Okeh)
1967: Little Richard's Greatest Hits: Recorded Live! (Okeh)
1967: Rock N Roll Forever
1968: Little Richard's Grooviest 17 Original Hits (Specialty)
1968: Forever Yours (Roulette)
1969: Good Golly Miss Molly
1969: Little Richard

1970: Rock Hard Rock Heavy
1970: Little Richard
1970: Well Alright!
1970: The Rill Thing (Reprise)
1971: Mr. Big
1971: The King of Rock and Roll (Reprise)
1972: The Second Coming (Reprise)
1972: ''Southern Child (Reprise, unreleased)
1972: Friends from the Beginning - Little Richard and Jimi Hendrix
1972: The Original
1972: You Cant Keep a Good Man Down
1973: Right Now!

1973: Rip It Up
1974: Talkin' 'Bout Soul
1974: Recorded Live
1974: Super Hits (Trip)
1975: Keep a Knockin'
1976: Sings
1976: Little Richard Live
1977: Now
1977: 22 Original Hits (Warwick)
1979: God's Beautiful City

1983: 20 Greatest Hits (Lotus)
1986: Lifetime Friend
1988: Lucille
1991: The Georgia Peach
1992: Shake It All About
1996: Shag on Down by the Union Hall Featuring Shea Sandlin & Richard "The Sex" Hounsome
2006: Here Comes Little Richard/Little Richard

Hazırlayan:Cem Kurtuluş

Devamını okuyun...>>



edit post



To all of our fans and friends...

We regretfully announce that Metal Church is calling it quits.

The performance at Rocklahoma will be our last show. We have had to cancel the shows scheduled for August and that, among other things, has led us to have to make this decision.

There has been far too much frustration and disappointment in trying to keep moving forward. The collapse of our record company, SPV, has made it next to impossible for us continue in any kind of professional manner due to lack of tour support. This decision was not made lightly.

We do have unfinished business in the studio, and with any luck we will have something that will be of interest to Metal Church fans in the near future.

We would like to thank all the fans that have stuck with Metal Church through all these years, the line-up changes and the ups and downs.

We can't tell you how much your support has meant to us, we appreciate each and every one of you.

It's been a great ride... thanks for being a part of it.

Metal Church

Website:http://metalchurchmusic.com/
______________________________________________

Bazı kesimler tarafından plak şirketleriyle sorunun olduğu söyleniyordu,Heavy metal için önemli gruptur.dağılmaları kötü oldu. Sağlam albümlere imza attılar,özellikle The Dark albümleri harikadır.
Devamını okuyun...>>



edit post



Dillerden düşmeyen şarkılarıyla tanıdığımız Levent Yüksel, on yıldan fazladır arkadaşları olan Volkan Öktem ve Ant Şimşek'le bir araya gelerek 'Sıfır KM' adlı bir grup kurdu.Levent Yüksel’i ben ilk defa Med-cezir albümüyle dinlemiştim,sonra Zalim klibini izlemiştim,işte Levent Yüksel’i ben böyle tanıdım.Türkiye’nin en değerli müzisyenlerinden biridir,ama değeri fazla bilinmemiştir.
Levent yüksel ,zaman zaman değer verilmemesindende şikayetçiydi, nedeni ünlü olduktan sonra hiçbiryerde çalamaması,stüdyolara çağrılmaması idi. Bu yüzden evde kendi kendine bass gitar çalmaya başladı,ama düşündüğü bir şey vardı ben bunu nasıl insanlara ulaştırırım dedi.Sonra menajerine haber verdi,sonra menajer’de konser ayarlamaya çalıştı.Sonra provalar yaptılar,provalar yaptıkça müziklerinden zevk almaya başladılar.Sıfır KM grubu böyle oluştu işte.


Grup hakkında kısa bilgiler verdikten sonra Albümün kalitesi hakkında konuşmak istiyorum. Grup albümünde üç tane Levent Yüksel parçası ("Yas", "Med - Cezir", "Zalim") olmak üzere on parça ile karşımızda. Müziklerinin tanımını grup özgür ve eğlenceli olarak röportajlarında belirtmektedirler.Şarkıları dinlerken bunu anlayabiliyorsunuz.

Antre ve Paranoya şarkıları vokal olmamasına rağmen enstürüman olarak başarılı çalışmalardır,özellikle gitarı çalarken eğlendirmeside ayrı bir şey,özellikle paranoya şarkısında çok eğleneceksiniz.Parçanın sonuna doğru Levent yüksel’in sesini kullanmasına da dikkat edin.Tam olarak ne dediğini idrak edemedim,ama bu parçayı sadece enstürüman için dinleyin diyorum

Albümde farklı tadlar yakalayabilirsiniz,albümün dinleyiciyi sıkmayan bir havası var özellikle rahat bırak şarkısı sessizce giren daha sonra şarkı ilerledikçe hardrock’ı andıran bir parça. Speed şarkısı hız sınırlarını zorlamıyor ama,progresive rock severlerin yüreğine su serpiyor. Saniyede kaç nota basıyor artık bilmiyorum,davul araya girincede şarkı bize gereken coşkuyu veriyor.

İlk dinlediğimde etkilendiğim zalim şarkısına geçiyoruz, gitardaki ustalık olsun,levent yüksel’in sesi olsun şarkı tam bir hardrock parçasına dönüştürülmüş durumda.

Söz ve müziği Ant Şimşek’e ait olan Meraklı ve Rahat Bırak ise albümde enstrümental olmayıp, yeni yazılmış olarak değerlendirilebilecek iki şarkı.

Özellikle Meraklı şarkısı gayet dinleyiciyi eğlendiriyor,hızlı temposuyla şarkıya renk katıyor. Ayrıca sözler olarak basit olmasına rağmen bir şeylere karşı göndermeler var. ‘’Kimsenin hayatına burnuna sokma ,İnsanı rahatsız edip ahını alma’’ işte bir şeylerlere gönderme bu sözler.Hayatımızda birçok kez karşımıza gelmiştir,insanlar nedense başkalarının işine karışmayı çok sever,aslında böyle davranmalarının insanlara yararı yoktur. Çünkü herkes kendi hayatından sorumludur,herkes kendi hayatına baksa başkalarının hayatınına burnuna sokmazsa olmaz mı,işte insanımızın böyle bir merakı var.

Kaliteye önem verenler bu albümü dinlemeyi ihmal etmesin.

Hazırlayan:Cem Kurtuluş

Devamını okuyun...>>



edit post


Ben onu Hırçın Çocuk olarak tanıdım.Kazım Koyuncu 25 Haziran 2005'te ölmüştü.Ölümünün 4.senesi,unutulmadı,unutulmayacak.

Özlüyoruz seni Hırçın Çocuk.Kazım Koyun Her Zaman Kalbimizdesin.

Akıllardan hiç çıkmayacak bir sözünü hatırlatmak isterim.

"Bu arada; hiç başımızdan eksik olmayan gökyüzüne, günün karanlık saatlerine, ara sıra kopsa da fırtınalara, bir gün boğulacağımız denizlere, eski günlere, neler olacağını bilmesek de geleceğe, kötülüklerle dolu olsa bile tarihe, tarihin akışını düze çıkarmaya çalışan tüm güzel yüzlü çocuklara, Donkişotlar 'a, ateş hırsızlarına, Ernesto "Çe" Guevara'ya, yollara-yolculuklara, sevgililere, sevişmelere, sadece düşleyebildiğimiz olamamazlıklara, üşürken ısınmalara, her şeyden sıcak annelere, babalara ve tadını bütün bunlardan alan şarkılara kendi sıcaklığımızı gönderiyoruz. Kötü şeyler gördük. Savaşlar, katliamlar, ölen-öldürülen çocuklar gördük. Kendi dilini, kendi kültürünü, kendisini kaybeden insanlar, topluluklar gördük. Yanan köyler, kentler, ormanlar, hayvanlar gördük. Yoksul insanlar, ağlayan anneler, babalar, her gün bile bile sokaklarda ölüme koşan tinerci çocuklar gördük. Biz de öldük. Ama her şeye rağmen bu yeryüzünde şarkılar söyledik. Teşekkürler dünya."


O şarkılarıyla insanlığa sesleniyordu.Karadenizin en sevilen insanlardan biriydi.Eleştiriciydi her zaman,birşey gördü mü eleştirirdi.Karadenizde hırçın ve asi çocuk olarak bilinirdi.Halktan biriydi,insanlarla herşeyini paylaşırdı.Lazca dilini rock müziğe uyarlamış sanatçıdır. Müzik Onun için vazgeçilmez birşeydi.Yıllar 2005'i gösterdiğinde aramızdan biri eksikti o Kazım Koyuncuydu.Akciğer kanserine yakalanmıştı ve ölmüştü.İnsanlar ağlıyordu,Kazım geride birşeyler bırakmıştı.Böyle bırakıp gitmeye hakkı yoktu,yaşanılanlar hemen unutulamazdı.Zaten Kazım Koyuncu da hiçbir zaman Unutulmayacak.

O Karadeniz'in her zaman Hırçın ve Asi Çocuğu olarak kalacaktır.

Hazırlayan:Cem Kurtuluş

Devamını okuyun...>>



edit post


Heavy metal’in tanımı nedir sorsalar, cevap şüphesiz Judas Priest olurdu. Judas Priest heavy metal janrından sayısız grubu etkilemiş bir isim. 1970’lerde Camel, Eloy, Yes gibi isimlerin önderliğnde patlayan progresive rock gruplarına karşı tepki daha Priest ortada yokken Black Sabbath'tan gelmişti. Birminghamlı hemşehirlileri Priest ise Sabbath'ın korkutucu tınılarına hızlı müziği ile karşılık veriyordu. İşte bu anda Sin After Sin gibi bir albüm geldi. Albüm kapağı her şeyi ifade etmekteydi. Sin After Sin yazılı büyük bir kapı onu önünde yere yığılmış olan bir kadın vardı.



Grup elemanlarıdan söz etmek gerekecek, 19 yaşında daha tecrübesi olmayan Simon Phillips o zaman gruba katılmıştır.Kötü de iş çıkarmamıştır. Başarıyla gruptaki görevini yerine getirmiştir. Joan Baez parçası olan "Diamond and Rust" bu albümde Judas Priest tarafından yorumlanmıştır. Kimileri (daha çok klasik rock dinleyicileri) hala Joan Baez’in bu parçayı daha iyi seslendirdiği söyler durur, zevk meselesi diyelim. Bu arada albümün 2001 yılı basımında iki tane bonus parça eklendi. Bu parçalar "Race with the Devil" ve "Jawbreaker" idi. 1977 yılı Ocak ayında kaydedilen albüm aynı senenin Nisan ayında piyasaya sunuldu. Columbia Records etiketiyle yayınlanan albümün prodüksiyon aşamasında Roger Glover gruba yardımcı olmuştur.

"Here Comes The Tears" açılıştaki bir dakikanın üzerinde akustik rifleriyle dikkat çekiyor, Rob’un şarkıya katılmasıyla şarkı şekilleniyor. Rob’un sessiz girişleri, gitardaki içimizi cız ettiren soloların hiç durmasını istemiyoruz, hep devam etsin istiyoruz. Şarkı insanı karanlığa doğru çekiyor, bunlar yalnız kalmış bir insanın sözleri, karanlığa terkedilmiş bir insanın sözleri. Bazen gözyaşlarımızın aktığı zamanlar olur ama bu gözyaşlarını bir türlü durduramayız işte bu şarkı buna işarettir. Aşık olmak isteyen birinin,karanlığa saplanmak istenmeyen bir insanın, birisine tutulmak isteyen bir insanı sözleri. Judas Priest bu balladıyla eminim ki pek çok insanı süründürmüştür.

Girişte de bahsettiğimiz "Diamond and Rust" Joan Baez parçasıdır, Judas Priest’te Joan Baez’e saygıda bulunarak bunu yorumlamıştır. "Dissident Aggressor" sonrasında Bay Area’lı thrash metal grubu Slayer tarafından da yorumlanan bir çalışma. Aynı Joan Baez yorumu gibi kıyaslamaya açık, ben şahsi oyumu Judas Priest lehine kullanıyorum. Rob şarkıda çığlıklarıyla her tarafı inletiyor.

"Last Rose Of Summer" isimli balladı havaların ısındığı şu günlerde dinlemek ayrı bir anlam katabilir. Eminim ki bu şarkıyı sevgilinizle birlikte dinlediğinizde farklı boyutlara açılacaksınız,bi de yanınızda şarap varsa tadından yinmez gerçekten.Şarapsız bir yaz akşamı düşünülemez herhalde.

"Let Us Prey - Call For The Priest" enerji yüklü bir çalışma. Öyle ki o zamanlar 19 yaşında olan baterist Simon Phillips sizleri büyülüyor, bir diğer sihirbaz da çığlıkları ile şarkının etkisini katlayan Rob Halford. Bu şarkının tek ifadesi var o da çılgınlık ... Kafalar sallanıyor,insanlar eğleniyor. "Raw Deal" ın başındaki gitar melodileri sanki bir oyunun fon müziği gibi. Yavaş yavaş başlayan şarkı ritmik bir şekilde ilerliyor. Şarkı sözlerini çevirince haksız muamele gibi bir anlam çıkıyor. Burada da grubun zaman içinde uğradığı haksızlıklara bir gönderme mevcut. O göndermeden yola çıkarsak, elbette kimse haksızlığa uğramak istemez, haksızlığa uğrarsa da tepkisni en sert şekilde dile getirir.

Bana göre en bomba, en gaz, en enerjik şarkılarından birinde sıra. Parça öylesine güçlü ki Alman heavy metal grubu Sinner'a isim babalığı yapmakta. Rob’un "Sinner" diye çığlıklar atması olayı bitiriyor zaten. Rob Halford ve Gleen Tipton’un ortak çalışması olan şarkı yüzünden zamanında Judas Priest’in satanist damgası yemişti. Ama Rob Halford bu suçlamalara şarkı sözleriyle yanıt vermiştir.

"Starbreaker", Arch Enemy grubunun yeniden yorumladığı hatta bir kesim tarafından -onların ifadesi ile- bok ettiği parçadır. Albümün arka plana itilmiş parçalardan biri olan çalışmada Rob’un o yumuşak vokalleri şarkıya direk etki ediyor. Judas Priest’ten başkası yapınca gerçekten olmuyor. 2.20’de gelen sololara ise özellikle dikkat!


Hazırlayan:Cem Kurtuluş

Devamını okuyun...>>



edit post



Robert Alan Krieger,8 Ocak Amerika’da doğmuş Rockn’roll gitaristidir. The Doors gibi önemli bir grupta gitaristlikte yapmıştır bu kariyerini oldukça etkilemiştir. En bilinen şarkıları Light My Fire", "Love Me Two Times", "Touch Me" "Love Her Madly"’dır. Gitar çalmayı Los angeles’ta bulunan menlo okulunda öğrendi. Love Me Two Times gibi önemli şarkıyı atlamamamız gerekir. Sözleri bu ulu insana aittir. Jim Morrison’da güzel seslendirmiştir. The Doors grubunda zaman zaman melankolik zaman zaman hareketli şarkılarıyla tanınır. Kimsenin yardımı olmadan kendini geliştirmiştir,bu da ne kadar usta olduğuna bir kanıttır. Flamenko konusunda da yeteneklidir. Şarkı yazmaya 1960’larda the doors grubuyla başladı .The Doors’un The Soft Parade albümünde Running Blue şarkısına katkıda bulunmuştur.


1971 yılında Morrison’un ölümünden sonra the doors yoluna üç kişiyle devam etti.Grupta Krieger ve Manzarek liderlik konumundaydı. Kriger bir jazz gitaristi olarak yoluna devam etti. Krieger,Versions (1983) No Habla (1986) albümlerini kaydetti. Krieger 2000 yılında Billy Cobham ve Edgar Winter ile enstürümantel bir albüm yayınlandı.Bu albüm ismi Cinematix idi. 2009 yılının Nisan ayınca krieger ve manzarek özel olarak dary hall denen konsere çıktılar. Burada People Are Strange", "Crystal Ship", "Roadhouse Blues" "Break On Through şarkıları çalındı. "Kiss On My List şarkısı çalınırken krieger bu şarkıya gitarıyla eşlik etti.

Unutulmamalıdır ki Robert Alan Krieger ,The Doors grubunun ve Rock dünyasının en unutulmaz müzisyenlerinden biridir.Ona saygıda kusur etmememiz gerekir.

Hazırlayan:Cem Kurtuluş

Devamını okuyun...>>



edit post

Saint Deamon (0)

16:00 by , under



İskandinav ülkeleri Power metal alanında başarılı olan bir ülkedir. Ben Power Metal’in memleketi sadece Almanya zannederdim,ama başka ülkelerden de hoşunuza gidecek gruplar çıkıyor. Şimdi İsveç’e doğru bi uzanalım,neler var neler yok.Saint Deamon adında bir grup çıkıyor,kimine göre kötü,kimine göre iyi ama ben hoşlandığımı söylemeliyim.Grup davulcu Ronny Milianowicz tarafından 2006'da kuruldu.


Sonra 2 de albüm yayınladılar ,bu albümlerden biri elime geçti. Bunlardan birincisi In Shadows Lost From The Brave adlı albümdür.Özellikle albüm kapakları hemen dikkatimi çekti.Karayip Korsanları filminde böyle bir sahne vardı,albüm kapağını da o sahneye benzettim.Power metal grupları bilirsiniz ki Denizler ve korsanlar hakkında şarkı sözü yazar,tabi sadece bununla sınırlı değildir.Tarihte yaşanmış olaylara da değinirler. Çıkardığı albümlerde prodüktörlüğü önemli gruplarla çalışan Jens Bogren üstlenmiştir.

Grup elemanları şarkıların farklı farklı hikayelerden geldiğini röportajlarında dile getirmektedir. Ayrıca In Shadows Lost From The Brave gibi isim albüme neden koyuldu sorusuna grup esrarengiz ve gizemli olduğunu düşündükleri için bu isme karar vermiş diye cevap veriyor. Albüme hayran olmamak elde değil.Benim için bir grupta en önemli olan şey vokaldir,bu vokalin sesinide beğendim,elbette bu vokalden daha iyi vokallerde olabilir,ama insan sever sevmez o da kişinin kendi zevkidir.

Albümün içinden my heart,no mans land,ride forevet gibi şarkılar hemen dikkatimizi çekiyor.Özellikle My heart şarkısı,bu şarkıyı dinleyen kişi grubu sevebilir,en azından benim öyle oldu.Bu şarkıyla birlikte grubu sevdim,bu şarkıya bir de video çekildi.Ayrıca No Mans Land şarkısının içinde kaliteli sololar bulunmaktadır,power metal hızlı ve tempolu bir türdür,bu şarkıda buna örnektir.Unutulmamalı gereken bir şarkı var ki o da deamons şarkısıdır ,şarkı benim için büyük önem taşıyor. Şarkının liriklerini karayip korsanlarına benzetiyorum,filmde savaşan iki gemi vardı,bu şarkıda da deamons gemisinin galip geleceğinden söz edilmektedir.

Ben beğendim,ama siz beğenirmissiniz bilmiyorum.Ama denemekten zarar gelmez.


Albümleri

In Shadows Lost From The Brave (2008)
Pandeamonium (2009)

Kadro
Jan Thore Grefstad - Vocals (Wild Willy's Gang, Frostmoon , Highland Glory)
Andreas "Toya" Johansson - Guitar
Magnus "Nobby" Norberg - Bass (Nation (Swe) , Dionysus (Swe))
Ronny Milianowicz - Drums (Sinergy, Dionysus (Swe), Cromonic)

Hazırlayan:Cem Kurtuluş

Devamını okuyun...>>



edit post



Thrash metal adına en başarılı çalışmalardan biri.Bay Area'ya tutkuluysanız bu albümü kaçırmayın derim.

http://rapidshare.com/files/247145925/Fueled_By_Fire_-_Spread_The_Fire-By_Courage.rar.html

Hazırlayan:Cem Kurtuluş






Devamını okuyun...>>



edit post

George Lynch (Gitarın Efendisi) 1

06:15 by , under



George Lynch,Dokken’in efsanevi gitaristidir.Kimi hayranlar o gittikten sonra grubun eskisi gibi olmadığını söylemektedir.Çünkü George Lynch grupta büyük bir iz bırakmıştır.Solo albümleride bambaşkadır, Sacred Groove albümüyle tanışmıştım.Böyle gitaristlerin solo albümleri genellikle çok iyi olur.Albümün rahatlatıcı bir havası var,George lynch,gitarda marifetlerini bize gösteriyor. Çok Küçükken gitar çalmaya başlamıştı.Henüz 10 yaşındayken gitar çalmaya başladı,sanırsam gitar çalmayı çok istiyordu.



Zamanında van halen gibi büyük gitaristle karşılaştırmış,ama kendisinin hakkı yenmiştir.Tekniğinin ondan kalan bir yanı yoktur.Özellikle “Back for the attack” albümündeki enstrumental parçası “Mr Scary” Lynch’i tanımlayan yegane parçalardan biridir.

Steve Vai,Eddie Van Halen,Joe Satriani gibi gitar virtüözleri gibi saygı görmektedir.Dokken grubu ile ünlenmiştir,çıkarttığı albümlerle kendinden söz ettirmiştir. Dokken’in başarısının büyük kısmında Bence George Lynch’ın payı çok büyük,tabi sadece grup George Lynch’tan ibaret değil.Ama nedense bende George Lynch’ı kimseye değişmem. 1983’ten 1988’e kadar çok başarılı albümler kaydetti,Rock Müzik tarihinde en iyi gitaristlerden biri olarak gösterildi.

Başarılara rağmen Lynch ve Don Dokken arasındaki uyuşmazlık sebebiyle grup 1989’un Mart ayında dağılmıştır. Bu olaydan sonra Lynch Mod isimli kendi hardrock grubunu kurmuştur.George Lynch,1992 yılında Lynch Mob adlı albüm çıkardı. George Lynch olurda bu albüm dinlenmez mi ,dinlerken acaip keyif aldım.Yine George Lynch sololarıyla bizi uçuruyor. Dikkatimi çeken şarkılarından biri de Tangled in the Web idi,albümde sadece bu şarkı yoktu.Jungle Of Love gibi 80’leri andıran şarkıda vardı. George Lynch’in kariyeri başarılarla dolu desek yanılmayız herhalde.

Ardından 1 yıl geçmişti George Lynch solo çalışmasıyla karşımıza çıktı.Bu çalışmanın ismi Sacred Groove idi. George Lynch,bir çok solistle çalıştı Ray Gillen (Badlands), Glenn Hughes (Deep Purple) bunlardan en önemlileriydi. 1994 yılında Don Dokken, Mick Brown ve Jeff Pilson; Dokken grubunu birleştirirler.Lynch yine gruba dönmüştür ,ancak yine lynch uslu durmaz 1997 yılında anlaşmazlıklar nedeniyle gruptan atılır.Yerine Winger’den Reb Beach alınır,herhalde Reb Beach’ın ne kadar kaliteli gitarist olduğunu söylememe gerek yok.

George Lynch,yeni bir müzikal yaklaşım ile Lynch Mob daha genç bir kitle kazanır.1999 yılında Smoke this’i yayınlarlar,Turne sırasında Lynch Mob’u askıya alır.2001 Yılında Amerikan Turu tamamlandıktan sonra ilk basçı Anthony Esposito ve Robert Manson ile Lynch Mob'u yeniden düzenler.Dokken bascısı Jeff Pilson ile bir grup kurar.Bu grupla 2003 yılında albüm yayımlar.

Çıkardığı albümler
Breaking the Chains (1983)
Tooth and Nail (1984)
Under Lock and Key (1985)
Back for the Attack (1987)
Beast from the East (1988)
The Best of Dokken (1994) - Japon sürümü
One Live Night (1995) - Japon sürümü, birkaç ay sonra bütün dünyada da piyasaya sürüldü.

Dysfunctional (1995)
Shadowlife (1997)
The Definitive Rock Collection (2006)
From Conception: Live 1981 (2007) - Grubun üyesi olmamasına rağmen 1981'deki performansıyla
Lynch Mob
Wicked Sensation (1990)
Lynch Mob (1992)
Syzygy (1998)
Smoke This (1999)
Evil: Live (2003)
REvolution (2003)

Solo

Sacred Groove (1993)
Will Play for Food (2000)
Stone House (2001)
The Lynch That Stole Riffness! (2002)
Furious George (2004)
The Lost Anthology (2005)

Lynch/Pilson:

Wicked Underground (2003)
Tony MacAlpine
Maximum Security (1987)

Xciter:
Xciter (2006)

Lana Lane:
Gemini (2006)

Yazan:CEM KURTULUŞ

Devamını okuyun...>>



edit post


Johny deep bu ismi bir yerden tanıyor musunuz ,Ben Johny Deep ile Karayip Korsanları adlı film ile tanışmıştım.O filmde gayet başarılıydı.Şimdi Johny Deep’in İkinci filmini izleme şansı buldum. Filmin ismi Sweeney Todd: The Demon Barber of Fleet Street idi. Filmde Johnny Depp, haksız yere hapse gönderilen, ve sadece bu acımasız ceza için değil, karısı ile kızına olanların üzücü sonuçları için de intikam yemini eden Benjamin Barker’ı , , Helena Bonham Carter ise onun saplantılı ölçüde kararlı suç ortağı Bayan Nellie Lovett’ı canlandırıyor. Unutmadan söylemeliyim ki bu film müzikal bir filmdir.


Helena Carter’ı o kadar tanımıyorum,nasıl bir oyuncu olduğunu bilmiyorum.Ama filme göre bir şey söylemem gerekirse Johny Deep’ten çok Helena Carter’in oyunculuğunu beğendim. Barker üstte belirttiğimiz gibi intikam yemini edip, Sweeney Todd kimliğine bürünmektedir. Bayan Lovett’ın pastanesinin üzerindeki, eskiden kendine ait olan berber dükkanına geri döner. Todd’un tek amacı vardır karısı Lucy’yi ve küçük kızını ondan çalmak için alçak yardımcısı Beadle Bamford’la birlikte kendisini uydurma bir suçla uzaklara gönderen Yargıç Turpin’i gözlemektir.

Bayan Lovett, Barker’a, Yargıç Turpin tarafından iğfal edilen karısının kendisini zehirlediğini söyler.Bu arada rakibi olan İtalyan berber Pireli Barker’ı kimliğini ifşa etmekle tehdit edince, Barker onu boğazını keserek öldürür.Boğazını kesmektede haklıydı. İddiasına giriyorlar hangimiz iyi berberiz veya ustayız diye iddia’nın amacı da paradır.Kazanan 5 Pound kazanacaktır.Todd kazanıyor sonradanda pireli gelip haddine düşmeyen o parayı ister ve sonra todd ,onun boğazını keser mükafatını verir.

Bayan Lovett’ın aslında bu cesetten haberi yoktur ama aniden ceseti görünce çok şaşırır.Niçin yaptın bunu diyerek todd’u suçlamaktadır. Todd’da bayan lovett’a niçin yaptığını anlatır.Sonradanda bayan lovett bu cesetin ne yapılacağını todd’a anlatır,ve gereken yapılır.Bayan Lovett bu krizi, sallantıda olan işini kurtarmak için çözüm olarak görür ve turtalarını insan etiyle doldurmayı önerir.

Film’de bahsetmediğimiz bir nokta var ki o da Yargıç’ın evlatlığına yaptığı işkencedir.Kızı bütün gün evde kilitli tutar,ne dışarı çıkar ne bir şey yapar.Kim bilebilirdi ki genç Johanna’nın genç denizci anthony tarafından fark edileceğini ve o günden sonra anthony ,johanna’ya aşık olmuştur. Anthony ise genç kızı delice sever ve onu kurtarıp evlenmeye yemin eder.

Londra o sıralar bayan Lovett’ın o güzel turtalarıyla ünlüdür . Bayan Lovett ise hayaller kurmaya başlar.Todd ile deniz kenarında yaşamayı evlatlık olarakda Küçük Toby’yi yanlarına almak ister.Her ne kadar Bayan Lovett’ın aklında bu güzel şeyler olsa da Todd’un aklında İntikamdan başka bir şey yoktur.Kendini İntikama yeminlenmiştir.Ne zaman ki intikam’ını alacak o zaman huzura kavuşacaktır.

Film’in sonunda hiç böyle bir şey beklemiyordum.Bayan Lovett’ı gözü intikam hırsı bürümüş todd öldürdü.Arkadan İtalyan berber pirelli’nin yardımcısı Toby gelir,usturasıyla Todd’un boğasını keser.Ve Film böylece Sona erer.O kadar Korkunç bir film değildi ama yine de İzlenebilir bir film.Tavsiye Ederim.

Hazırlayan:Cem Kurtuluş





Devamını okuyun...>>



edit post


Savatage’in efsane ismi Jon Oliva Bildiğiniz üzere 13 haziran günü İstanbul’da konser vermeye hazırlanıyordu.Bekleyişler sürüyordu,Evden erken çıkıyım dedim geç kalmayım trafik olmasın diye,ama Otobüs çabucak Taksim’e geldi.Arkadaşları bekledikten sonra bi de yemek yedikten Dorock’taki İmza günü’ne yetişmek istedik.Arkadaşlarım saat 5’te Jon’un imza gününe geleceğini söylediler ama bekleyişler sürüyordu,hatta bir arkadaşım ulan bu jon taksiyle gelecek dedi,bende dedim nasıl taksiyle gelecek bu adam içimden ciple gelir dedim.



Ama bir baktım ki Jon ,taksiden iniyor,birden alkış sesleri yükseldi.Her yoldan geçen insan soruyorlar bu kim bu kim ,Bizde papağan gibi Jon Oliva diyorduk.Hatta bir arkadaşım bir daha soran olursa Michael Jackson diyeceğim dedi,tabi o da onun espiri anlayışıydı. Ama İmza sırasındaki komikliklerde vardı tabi,bir kız jon’un kucağına oturduğu zevkten dört köşe olduğunu söyledi.

Setlist

City Beneath the Surface
Sirens
Through the Eyes of the King
All the Time
The Hounds
Heal My Soul
Maniacal Renderings
Tonight He Grins Again
Chance
Gutter Ballet
Edge of Thorns
Walk Upon the Water
Believe
Sleep
Jesus saves
When the Crowds are Gone
Hall of the Mountain King

Kız tabi Jon’u ilk defa girdi,zaten manyağın tekiydi. Ama sırada da insanlara çok küfür ettim,adamlar jon’un yakasını bırakmıyor ki dedim ulan adam bir daha gelmeyecek.Sonra güvenlik geldi orda bekleyenleri ,fotoğraf çekilenleri dışarı çıkardı. Bir arkadaşım Jon’a You are my God diye bir şey söylemişti,diğer birisi You are my hero diyip duruyordu. Jon’da Ben senin tanrınsam elimi öp dedi,tabi çocukta öptü.Ondan sonra bazı arkadaşlarımın arasında Oğlum sen kutsandın espirileri başladı.

Konsere dakikalar kalmıştı bulunduğumuz yerde savatage ve testament şarkıları çalınmaya başladı millette gaza geliyordu.Benim önümdeki Arkadaş Criss Oliva için hazırladığı bir pankartını gösterdi Jon’a ,Jon’da gerçekten çok etkilendi. Ve onu konserin ilerleyen bölümlerinde aldı seyirciye doğru gösterdi,seyircide alkışladı. Jon bize karşı gerçekten çok samimiydi ama sarışın ipne gitarist çok soğuk davranıyordu,bi de matt her ne kadar o kadar pena istesemde su versede en sonunda pena’yı kapmıştım.

Hatta bazı arkadaşlarım Soloların zaman zaman geldiğini zaman zaman gelmediğini söyledi.En köşede oldukları içinde olabilir,ama bizim bulunduğumuz yerde sololar iyi geliyordu.Ses sistemi harikaydı,Jon’un seyirciyle iletişimi ,yaptığı hareketler gerçekten süperdi.Adam sadece işine odaklanıyor diyordum.

Bir ara Jon seyirciye doğru sigara attı,seyirci de aldı onu içiyordu.Tabi artık kime gelirse o içmiştir. Terlemiştim ,canım su istiyordu ama biri su vermiyordu be matt hariç tabi,onun suyundan içmiştim önceden,sonra bir tane kız vardı yanımda tanımıyorum etmiyorum,savatage dövmesi vardı,kız ne güzel içkiyi içiyordu içimden de ulan biraz bana versen ölür müsün dedim ondan sonra kızdan içkiyi aldım bitirdim.Kızda sağolsun,sususluğumu gidermiş oldu. Umut denen yanımızda bir arkadaş vardı,çocuk matt’dan 6 tane pena kaptı,ipne hem adama içki veriyor hem pena kapıyordu.Bazılarını arkadaşlarına dağıtmıştı,o kıza da bir pena o verdi.Kızda sonunda pena sahibi olmuştu.Kızın Jon’u ne kadar sevdiği zaten belliydi.

Klasik şarkılar çalınıyordu.Ama insanlar kendinden geçmişti.Ama şarkı listesi karışıktı,sıralamaya göre değildi.Gutter Ballet şarkısında ooooo sesleri yükseliyordu ve insanlar kendilerini kaybetmişti.Zaten herkes sarhoş gibiydi ama bu geceyi yaşattığı için Jon’a ne kadar teşekkür etsek azdır bence.Jesus Saves,Mountain King,Edge Of Thorns gibi klasiklere yer verdi tabi hepsi bunlarla sınırlı değildi. Change gibi önemli bir şarkıya da yer verdiler,dedim bu şarkıyı ne zaman çalacaklar diye tam da şarkı zamanında geldi.

Ama Konseri izleyen kişiler çok memnun kaldılar,özellikle Jon’da öyle. İstanbul’u çok sevdiğini zaten söyledi,hatta bir daha geleceğine dair mi ne söz verdi.My Friends diye başladı sonra Aniden İstanbul diye Haykırdı.Bu da Jon’un bizleri ne kadar sevdiğinin göstergesidir.Yanılmıyorsam Türk yemeklerini de çok sevmiş. Believe şarkısı geldi herkes duygusal anlar yaşıyordu ,sanki farklı bir dünyaya doğru yolculuğa çıkmış gibiydik.Ama benim istediğim bir parça vardı ki o da Living fort he night o parça çalınmadı.Zaten Chance ve Jesus Saves parçalarında kafalar kopmuştu,öyle bi konsantra olunmuştu ki biri çağırsa duymazdık o kadar konsantra olmuştuk. Ama herkes bir alemdeydi,konserden sonra arkadaşlarıma sorduğumda setlist’i hatırlıyon mu yok hatırlamıyorum dedi.Konserde o kadar dağıtmıştı.Kaçırılmaması gereken bir Konserdi.

Her şey vardı eğlence,hüzün,dostluk Bir Konserde görebileceklerinizin hepsi vardı.Judas Priest’ten sonra beni benden alan bir konser diye sorsalar bu konseri gösterirdim.

Hazırlayan:Cem Kurtuluş

Devamını okuyun...>>



edit post

Mehmet Topuz Nerede ? (0)

08:26 by , under



Mehmet Topuz Nerede

Daha düne kadar Beşiktaşla anlaştım ben zaten Beşiktaşlıyım diye açıklama yapıyor ama hayat bu nereye gideceği belli olmuyor insanın.Zaten gassaraya gitmeyeceği çok açıktı ya fener ya Beşiktaş demişti,dün imkb ‘ye bildirildiğinde memet topuz transferi fener adına sevinmiştim.Memet topuzu kayseride izlediğim kadarıyla hırslı bir futbolcuydu,her yere basıyordu ama Fener’e daha başka oynuyordu. Bunun nedeni herhalde Fenerbahçe’ye transfer olmak istemesidir.Ama benim için en önemli olan şudur ki Beşiktaş aldık aldık diyordu ama aziz başkan’ın işi bitirdiğini öğrenince gerçekten çok sevindim.Transfer etmesine değil,Beşiktaş’a kazık atmasına sevindim.Böylece Fenerbahçe’nin büyüklüğünü bir kez daha gördüler. İster mi istemez mi bilemem en büyük açıklama ise Kayseri yönetiminden geldi.Biz Fenerbahçe ile anlaştık ,Memet’i istiyorsanız gidin Fenerle anlaşın demesi olayı özetliyor herhalde. Her ne kadar Çirkef futbolcu olsa da sevmesemde Fenerbahçemize hayırlı olmasını diliyorum.Bir defa daha büyüklüğümüzü ortaya koyduk.İster yedek oynasın ister paf takıma yollasınlar.Biz büyüklüğümüzü ispatladık ya o bize yeter...

Hazırlayan:Cem Kurtuluş
Devamını okuyun...>>



edit post

Daum (0)

09:55 by , under


Gazetelerde kaç gündür yazılıyordu çiziliyordu Daum daum daum diye bağırıyorlardı.Bende bloguma bir daum yazısı yazmadan yapamadım.Zaten alman gazeteleride Daum'un Fenerbahçe ile anlaştığını söyledi.Köln başkanı da daum'un aramızda ayrılmasına üzüldük açıklamalarıda var tabi.Sonra Daum açıklama yapıyor .Dünyanın en büyük kulüplerinin birinden teklif aldım ama ismini açıklamayacağım diye açıklama yapıyor.Bu herhalde Fenerbahçe'den başkası olamaz ,çünkü aziz yıldırım Aragones'i daha yolladım diye resmi açıklama yapmıyor.Ama Daum için olumlu düşününlerdenim.Zamanında 2 sene üst üste onun zamanında Şampiyon olmuştuk,3.senede şampiyonluğumuz çalınmıştı.Daum'un dönemi gerçekten farklıydı,rakibi boğan bir takımımız vardı.Koşan ,pres yapan tabi en önemli faktörde bu noktada Kondisyoner ronald Koch idi.O sahaya çıktığında tribünler onu selamlardı.Daum'u sevdikleri kadar tribünler Ronald Koch'uda bağrına basardı. Kondisyonu bir yüklerdi,Futbolcu hep koşardı. Daum'un Fenerbahçemize hayırlı olması dileğiyle.

Hazırlayan:Cem Kurtuluş
Devamını okuyun...>>



edit post



TSO ve savatage gibi gruplarla ünlenen chris caffery yeni solo albümünü AFM kayıtlarından çıkarmaya hazırlanıyor.

Albümün adı House of Insanity olacak ve temmuz'un 10'nunda yayınlanacak. Albümde zakk stevens konuk sanatçı olarak yer alacak.
Devamını okuyun...>>



edit post


Tony'e karşı yasal harekette bulunduğum için çok üzgünüm. bu yıllardır engellemeye çalıştığım bir şey. geezer veya bill adına konuşmuyorum. ölene kadar bu konudaki fikrimi değiştirmeyeceğim. black sabbath adı, eşit derecede, geezer, tony, bill ve bana aittir. biz okuldan beri yakın dostlarız. her zaman söylediğim gibi, aramızda görünmez bir bağ var. tony, gel bu saçma davadan vazgeçelim ve hayatlarımıza devam edelim. sen 61 yaşındasın, ben ise 60. Umarım arkamızda güzel bir yirmi yıl bırakmışızdır. ama eğer değilse, tanrı korusun, başına bir şey gelirse Black Sabbath markasına ne olacak? bunu kim bilebilir? biz öldükten sonra isim hakkının ailelerimize ait olacağını bilmiyor musun?


Uzun zamandır dost olduğum kişiye karşı yasal bir harekette bulunduğun için üzgünüm. Ama üç yıldır bu sorunu çözemedik ve benim başka şansım kalmadı. 90'ların ortasında, pek çok grup elemanı değiştiği sıralarda Black sabbath adı yerlerdeydi ve tony, black sabbath adı altında, küçük barlarda sahneye çıkıyordu. 1997'de, geezer, bill ve ben geri döndüğümüzde Black Sabbath şanına yakışan dev arenalarda, biletleri yok satan konserler verdi.

Son 12 yıldır menajerlerim black sabbath ve ozzfestin kalitesinin gerçek sorumlularıdır. eğer 97deki geri dönüş olmasa, BS şu an bu kadar iyi durumda olmazdı. tony, bu noktaya geldiğimiz için üzgünüm. bill veya geez adına konuşmaya hakkım yok ama şahsen - ve etik oalrak da- grubun adının dördümüze ait olması gerektiğini düşünüyorum. umarım bu sorunu bu şekilde halledebiliriz. Uzun kariyerimiz boyunca senin BS'nin eski albümlerini, adını, yüzlerimizi satman ve sonra da BS adına sahip olduğunu söylemen için çalışmadık.

Black Sabbath'ın mirası biz öldükten sonra da yaşamalı.Lütfen doğru şeyi yap.Galiba tony iommi Black Sabbath'ın isim haklarını satın aldı, ozzyde "kazandığın paranın dörtte biri bana ait" demeye getirdi.

Hazırlayan:Cem Kurtuluş

Devamını okuyun...>>



edit post


Kesmeşeker grubunla 1 sene önce tanışmıştım.İlk dinlediğimde tüylerim diken diken olmuştu.Çünkü yazdığı sözler bana göre olağanüstüydü. Şimdi Konsere geçelim.Konser öncesi kendi durumumdan sözetmek istiyorum. Ben konserin gidilceği gün ayın 22’si zannediyordum,meğer ki ayın 23’üymüş.Bunu yeni fark ettiğim için işi aceleye getirdim,sonra Saat tam 10’a geldiğinde evde hazırlanıyordum. 10.30’da doğru otobüs’e binip taksim’in yolunu tuttum.Hatta içimden şöför’ün çabuk yetiştirmesi için kendi kendime konuşuyordum.Taksim’e gelmeden önce inmiştim ve mekan’ın yerini bilmiyordum,sorarak öğrendim.



Disko tarzı bir yerdi ,3 4 katlı bir şeydi. Konserin başlamasına dakikalar kalmıştı.Herkes kurulmuş cenk Taner ve grubunu bekliyordu. Grubu görünce hemen ayağa kalktık. Ama bundan önce progresive rock eşliğinde bulunduğumuz yerde şarkılar çalınıyordu,insanlar eğlenmeye bakıyordu.İnsanlar birasını içip ,şarkılarını söylüyordu.Grubun 11’de çıkcağını zannediyordum,ama biraz gecikme oldu Bu gecikme nedendir bilmiyorum,ama acısını fena çıkardılar.



Gözler kaan ve cenk taner’deydi hatta bir ara kaan’a ‘’Ses Gelmiyor Kaan abi’’diye bağırmaya başladılar.Bu neden mi gitar’ın sesini az duyulmasındandı.Hepsi gerçekten çok kaliteli insanlar,insana karşı çok samimiydiler. İnsanlar yerde usluca oturup,Cenk taner’in şarkılarına eşlik ediyordu. İnsanlar kendinden geçmişti ama kesmeşeker grubu bizlere harika bir gece yaşatmıştı.Bütün aşıklar orada toplanmıştı.Hatta ön tarafları bayan kesmeşeker hayranları doldurmuştu.Cenk taner’i o kadar seviyorlardı ki anlatamam, herhalde ne desek yalan söylemiş oluruz.

Kesmeşeker dinlemeye aşk ve para albümüyle başlamıştım ve o şarkıyı beklemeye koyuldum.Ve Aşk ve Para şarkısı çıkmıştı.Bu hayatınızda olan ve olmayan bazı şeyleri anlatıyordu.Bazen vardır bazen yoktur.Zorluklar,yokluklar hepsi bu şarkının içinde vardı.Bende bu şarkıya eşlik ettim,çünkü bu şarkının beni anlatan bir şeyler vardı. Eğlenceli şarkılar bitmiyordu.Ama şimdi sırada bizi uzaklara götürecek bir şarkı vardı.O şarkının ismi Gerçekten özleyince şarkısıydı. Bu insana şair değil de ne diyelim arkadaş.Adam yazıyor gerçekten. Ayrıca cenk taner’in gitarına çok dikkat ettim.Kesmeşeker 2006 diye yazıyordu. O da dinleyiciler tarafından dikkat edilen bir özellikti,en azından benim gibi görmeyenler için.

Şarkılar ardı ardına devam ediyordu ama cenk Taner bu defa şarkılarını tek başına söylemeye devam ediyordu. Kaan ve diğer elemanlar biralarını yudumluyordu,Cenk Taner şarkılarını söylüyordu.Cenk taner’de de ne enerji varmış kardeşim. Eline gitarını aldığında şarkıyı söylemeye başladığında seyirciler aynen şöyle diyordu , bırak biz söyleyelim be gibisinden bir şey söylüyordu. ‘’En Çok seni şarkısı bu şarkılardan biriydi.’’ Hani biz söyleyelim dedik ya ,işte bu o şarkı.



Sıra Konserlerinde Her zaman çaldığı S.O.S şarkısına geldi.Bu şarkının en sevdiğim yönü ise ilerlediğinde şarkının hızlanıp hızlı söylenmesidir. Konserde bunu söylediğinde ,kendimizi kaybetmiştik. Özellikle hızlı söylediğinde insan kendine hakim olamıyordu.

Cenk Taner, gitarıyla bütün marifetlerini bizlere gösteriyordu.Tek Kişiyim ben hala şarkısı bunun en basit örneğidir. Nerdeyse bütün şarkılar Seyircilerle söyleniyordu. Mükemmel bir seyirci vardı,demek ki bu konseri bekliyorlarmış. Hatta bir seyirci şöyle demişti.Bu son konser olmasın,devamını bekleriz demişti.

Ekmeğimin emrindeyim diye birkaç defa bağırdım cenk taner’e ama maalesef çalmadı.Mr.Brown diye seyirciler bağırıyordu ve Mr.Brown şarkısını çaldı.Hatta yanımda biri vardır ki hiç susmadı,o da konserin ayrı bir güzelliği. Seyirciler bağrırıyor dedim ya,şarkı istekleri devam ediyordu.Yine aynı Çocuk ‘’Zatennn’’diye bağırıyordu. Anlayacağınız uzatıyordu.

Aşklar bizi terk etti şarkısına geldi sıra bu da seyirciyle söylenen şarkılardan biridir.Zaten bana hangisi seyircilerle söylenmedi diye soru sorsaydınız herhalde cevap veremezdim.Şarkı gerçekten çok eğlenceliydi. Aşklar bizi terk etti, herkes bize imrendi,Lodos varmış İstanbul’da Kadiköy’de Allah Allah ‘’işte bu kısım olayın koptuğu andır.

Benim aşk ve para şarkısından sonra beklediğim bir şarkı vardı ki o da buradan uzaklara şarkısıydı.Ancak bu kadar etkileyici bir söz yazılabilir.Cenk Taner’i ben bu sözlerinden dolayı şair ilan ediyorum. Bu şarkıda kendimi kaybettim diyebilirim. Hayata dair her şeyi kapsıyordu.İnsanın etkilenmemesi imkansız gibi bir şey herhalde.

Konser bitmişti,cenk Taner ve Kaan abi’nin yanına gidip fotoğraf çektirmiştim.İkisi de çok sıcak insanlardı. Çok samimiydiler.Hatta kaan abi’yi gördüğümde heyecanlanmıştım nedense ,Mavisakal gibi efsane grubun gitaristliğini yapmıştı bu da heyecanlanmama yetiyor.Biraz sohbet etmiştim.Bir arkadaşımın Sivas ‘ta olduğu olduğu için konsere gelemediğini ve kendisinin büyük hayranı olduğunu dile getirdim.O da hadi ya gerçekten mi dedi bende evet abi gerçekten dedim.Cenk taner’le fotoğraf çektirdim,ama konuşmaya zaman yoktu.Çünkü cenk’in etrafını hayranları sarmıştı.Özellıkle şunu vurgulamalıyım ki Kaan Altan çok büyük bir insan Samimi,cana yakın her şeyiyle birlikte mükemmel bir insan.

Bu müziği bu yüzden seviyorum.Azınlığın müziği olduğu için seviyorum.Dün ki Kitle her şeye değerdi.

Teşekkürler Kesmeşeker,Teşekkürler Cenk Taner,Teşekkürler Kaan Altan.

Hazırlayan:Cem Kurtuluş

Devamını okuyun...>>



edit post




Şimdi Karşınızda Testament 80’li yılların thrash metal akımının öncü gruplarından biri olan testament the new older albümüyle karşımıza çıkıyor.Bizlere adeta bir thrash metal resitali sunuyor.Hızlı sololar, thrash metal’i andıran o sert vokaller,bangır bangır gelen sert davul vuruşları. Bu müziğe 1983 yılında başladılar,müziğe başladıklarında hiçbir sınır tanımadılar.Sadece sert çalmak istediler ve bunu da yaptılar.Albümler sıra sıra geliyordu.The Legacy,The New order,Souls of black gibi önemli albümlere imza attılar. Grup önemli konulara değiniyordu.Şarkılarındaki sözler siyasi içeriklidir.Dünyadaki haksızlıklara ve adaletsizliklere isyan bayrağını çekmişti testament,söz şimdi dinleyicilerde idi.


Testament’ten biraz söz ettikten sonra albümün nasıl bir içeriğe sahip olduğunu söylemekte yarar var. Yukarda bahsettiğim gibi thrash metal resitali sundular ve thrash metal’e yeni bir soluk getirdiler.İnto The Pit,Trial by fire gibi önemli parçalar kaydettiler.Trial By fire gibi şarkıya video çektiler.Video kırık dökük bir yerde çekiliyor. Video’yuyu izlerken Chuck Billy sen gençken neymişin diye içimden geçiriyorum. Albümde gözlerden kaçmaması gereken bir şey var ki o da Alex Skolnick gibi gitar ustasının marifetleridir.

1. "Eerie Inhabitants" (Billy/Peterson/Skolnick) – 5:06
2. "The New Order" (Peterson/Skolnick) – 4:25
3. "Trial by Fire" (Billy/Peterson/Skolnick) – 4:14
4. "Into the Pit" (Billy/Peterson/Skolnick) – 2:46
5. "Hypnosis" (Peterson/Skolnick) – 2:04
6. "Disciples of the Watch" (Billy/Peterson/Skolnick) – 5:05
7. "The Preacher" (Billy/Peterson/Skolnick) – 3:37
8. "Nobody's Fault" (Tyler/Whitford) (Aerosmith Cover) – 3:57
9. "A Day of Reckoning" (Billy/Peterson/Skolnick) – 4:00
10. "Musical Death (A Dirge)" (Peterson/Skolnick) – 4:05




Chuck billy vokal yeteneğiyle ortalığı parçalıyor,kısacası gençken daha enerjik ve dinamikmiş.Yaş ilerledikçe seste zaten değişmeler oluyor.Chuck Billy bi de kanser’e yakalanmıştı bunu da unutmamak gerekir. Albümde hit olarak göstereceğim İnto The Pit,trial by fire gibi şarkılar hit parçalardır.Çünkü iki şarkıda işte budur dedirtiyor.Parçalayıcı,agresif,nefret dolu,kafa kopartıcı desek yanılmayız herhalde.



Alex skolnick gitar ustasının marifetleri dedik ya buna neden olan parça’da Musical Death adlı parçadır. Ama şarkının yapımında eric peterson ve alex skolnick’in ismi geçmektedir.Bana göre eric peterson’un hakkı her zaman yenmiştir.Çünkü alex skolnick her zaman ön planda olmuştur.Bunun nedenini bilmiyorum ,tamam alex skolnick iyi bir virtiöz’dür ama eric peterson’da kötü bir gitarist değildir.



Benim favorisi olduğum Chuck billy’nin fırtınalar kopartan parçasına geliyoruz.Trial By fire ,liriksel ve müzikal olarak parçalayıcı. Şarkının girişi acaba bu parça da musical death şarkısı gibi mi diye bize soru sorduruyor.Ama tabiî ki de yanılıyoruz.o bangır bangır davullar , Chuck billy’nin bizleri delirten vokali daha ne demeliyim bilmiyorum. Ödeyeceğimiz bedeller ,yapmadıklarımızı yaptı gibi gösterenler ,hayatımızın cehenneme dönüştüğü bir dünya ve bütün kötülükler bu şarkının sözlerinde geçiyor.





Hız ,agresiflik,sertlik dedin mi İnto The Pit şarkısında duracaksın arkadaş.Bu şarkı beni kendimden geçiriyor,biryerlere saldırma isteği uyandırıyor Birilerinle savaşmak istiyorum gibi his veriyor. Bu defa şarkının yapımında billy peterson ve alex’in ismini görüyoruz.Ne yetenekli müzisyenler desek yanılmayız herhalde. Diğer şarkılarda da davulcu Louie Clemente’nin katkılarını görüyorduk ama söylememiştik bu şarkıda söylemenin vakti geldi.Hiç durmak bilmeyen davul ataklarıyla davulculara adeta davul dersi veriyor. Şarkının içindeki hızlı gitar sololarını da unutmamak gerekir,aradan kaçıyor ama olsun. Aradan kaçmasının sebebi de Louie’nin hızlı davul ataklarıdır.



Hypnosis,yine alex skolnick ve eric peterson ustalarımızın eşsiz parçasına geliyoruz.Parça enstürümantel bir özellik taşımaktadır . Parçanın enstürümantel olmasının haricinde parça’da gökyüzünden gelen gürültülere şahit olacaksınız.Bu da dinlerken en çok dikkat edeceğiniz özellik olacaktır. En azından ben çok dikkat ettim.



Tekrardan hız ,agresiflik,nefret duygularını barındıran bir şarkıya geçiyoruz.Hızlı sololar bu şarkıda da dikkatimizi çekiyor. Bu adam neden bu kadar hırçın dedirtiyor bu şarkı. Hız,öfke,nefret , thrash metal’e ait ne ararsanız bu şarkıda var . Şarkının sözleri ise çok korkutucudur. Zaten Chuck’ta performansıyla bize bunu gösteriyor.

A Day of Reckoning, Yine favorisi olduğum parçalarından birine geldik. Davulcu performansıyla adeta bizleri coşturuyor. Chuck,her zaman ki gibi hızlı vokaliyle bizi delirtmeye devam ediyor. Şarkıda alex’in attığı sololara da dikkat edin. Testament dinlemeyen bir adam bile alex denen gitar ustasına saygı duyar.Çünkü o gitar virtüözleri arasında saygı duyulacak kişilerden biridir. Liriklere gelirsek, lirikler haksızlıklara karşı bir tepki niteliğindedir. Yine bu sözler Chuck gibi usta bir vokalden geliyor. Bestelerinde de ne kadar önemli biri olduğunu bizlere gösteriyor.

Albümde bir şarkı vardır ki Aerosmith gibi önemli grup tarafından coverlanmıştır.Bu da Aerosmith’in testament’e saygıda bulunduğunu gösteriyor. İşte bu şarkı Nobody's Fault şarkısıdır. Mesela bir into the pit şarkısına göre yumuşak kalıyor.Bu şarkının aerosmith versiyonunu da dinlemenizi öneririm. O bunun daha da yumuşağı zaten aerosmith’i tanıyanlar bilir.

Eerie Inhabitants,bu şarkıda hız bakımından her türlü kendini aşmış. Özellikle Chuck vokalleri bir aslanın kükremesi gibi kulağımıza geliyor. Şarkının girişindeki sessizliğe dikkat edin,gök gürlemesi sesi sizi karanlığa doğru sürüklüyor. Chuck,nefret dolu vokaliyle bizlere gerçekleri anlatıyor.Kaos dolu bir dünya, Öfke ve nefret.Sefalet ve yoksulluk içinde yaşayan insanlar.Buna en basit örnek afrika’da açlık uğruna mücadele eden insanları örnek verebiliriz..Ordaki insanlar bir dilim ekmeğe muhtaçlardır. İşte böyle bir dünya.Sesini duyan kim acaba ,bu soruların hepsinin cevabı bu şarkıda saklı.

Disciples Of The Watch,Şarkının çok sakin bir girişi var. Şarkıya aldanıpta testament bu şarkı ne böyle hardrock gruplarına benziyor demeyin.Sonradan bir hızlanıyor ki testament’i tutabilene aşk olsun. Bu nasıl hızdır be kardeşim.İşte thrash budur dedirtiyor.Hız,agresiflik,öfke ve testament . Davulcu ise kendini aşmıştır.Şarkıda dini sözler yer almaktadır.

The New Older,Albüme ismini veren şarkıya geçiyoruz.Şarkı bildiğimiz o klasik alex skolnick sololarıyla açılıyor. Hatta bu şarkının videosunu izlerseniz,alex’e ne kadar övgü var görürsünüz. Liriklerde dünyadaki sorunlar dile getirilmiştir.

Eğer hala bu albümü dinlemediyseniz çok şey kaçırmışınız demektir.

HAZIRLAYAN:Cem Kurtuluş

Devamını okuyun...>>



edit post



Sene 1984, ortalık Metal müzik gruplarının albümleriyle kavruluyor aralardan savatage gibi grup çıkıyor .Bu grup başlarda demolar yayınlıyor ve sonra kendini aşan albümlerle o döneme damgasını vuruyor. Savatage sıradan bir grup değil onlar okyanusun derinliklerinden gelmiş bir grup. Savatage ,böyle olacağını bundan önceki sirens albümünde gösteriyordu.Ve bombayı patlatıp The Dungeons are Calling gibi bomba albümü piyasaya sundular

.Bu albüm daha önce sirens albümünde olduğu gibi bağımsız plak şirketi Combat Records tarafından çıkarıldı. Dediğim gibi metal müzik grupları albümlerini çatır çatır çıkarıyordu,Grup 80’lere damgasını vurdu demiştik , özellikle bu albümde thrash metal sound’u çok ağır basıyor.Bunu dinlediğinizde daha iyi anlıyorsunuz.



Şarkı Listesi

1. "The Dungeons Are Calling" – 4:53
2. "By the Grace of the Witch" – 3:13
3. "Visions" – 3:01
4. "Midas Knight" – 4:21
5. "City Beneath the Surface" – 5:49
6. "The Whip" – 3:27


Bazı şarkıları dinlerken üşüdüğünüzü hissedeceksiniz ama aniden şok etkisiyle ısınmaya başlayacaksınız. İşte bu savatage’in hissettirdiği bir şey olsa gerek. Özellikle albüme ismini veren şarkıda bunu hissedeceksiniz.

Yavaş yavaş şarkıya gitarın sesleriyle giriliyor,üşüdüğünüzü gerçekten hissediyorsunuz. Şarkı yavaş yavaş giderken aniden hızlanıyor bu da savatage’in herhalde ne kadar hızlı bir müzik yaptığını gösteriyor. Özellikle Jon’un nefret dolu vokali bizlere bir şeyleri anlatır gibi. Şarkının yapımında Jon Oliva, Criss Oliva, Keith Collins bu üç kişinin ismi geçmektedir. Şarkıyı dinlerken Bildiğiniz savatage ruhunu hissediyorsunuz.

Albümde favorisi olduğum By The Grace Of The Witch parçasına geçiyoruz. Özellikle do you feel you're captured by the grace of the witch bu kısımları söylerken kendimizden geçiyoruz.Şarkıya Criss’in katkısını söylememek olmaz,o da cezbeden gitar sololarıyla bizleri kendinden geçiriyor. Bu şarkıyı thrash metal gruplarındaki şarkılara benzetiyorum.İnto the pit şarkısı bunun için örnek gösterilebilir.

Özellikle Witch diyince insanın heryeri titriyor. İnsana cesaret veriyor desem yanılmam herhalde.Şarkının sözleri ise çok korkutucu olsa gerek.Bizi savatage lirikleriyle de etkilemeyi başarıyor.Bazen karanlıkta tek başınıza kalmışınızdır bunu yaşamışınızdır ve kendinizi farklı bir yerde hissetmişinizdir. İşte orda ‘’Witch diye attığı çığlıklar’’korku’nun belirtileridir. İblisler beyninizde dolaşıyor,neye karar vereceğinizi bilemiyorsunuzdur. İşte bu şarkı buna işarettir.

Visions şarkısındaki girişe dikkat edin. Sonra şarkı davul vuruşlarıyla hızlanmış halini alıyor ve jon,o isyankar sesiyle şarkıya giriyor. Liriklerde şeytan’ın ismi geçiyor,bu aslında hiç şaşırtıcı değil her insanın içinde ne de olsa şeytan yok mu

Ayrıca şarkıda Sodom ismi geçmektedir. Bilmeyenler için ek bilgi orada sodom yerinden bahsediyor. Sodom isminin kutsal kitaplarda ismi geçmektedir. kasabasının halkı , tavizsiz tanrı tanımazlıklariyla ve dejenere olmus, bedeni zevklere olan düskünlükleriyle tanrıyı kizdiran topluluktur. İşte sodom kitaplarda böyle geçiyor.Şarkıda da sodom’un bir yer olduğunu belirtmiş. Ama ateşin gölgesinde ,cehenemin içinde olan bir yer. Bir şehir,yukarda anlattığım gibi bazı kutsal kitaplar tarafından tanrı tarafından lanetlenen iki şehirden biri Sodom’dur.

Hikayesi sadece bunun la sınırlı değil, uzun anlatmak yerine araştırmanızı öneririm.Eminim çok şey öğreneceksiniz.

Biraz gerçekçi hikayelerden bahsettikten sonra Midas knight gibi önemli bir şarkıya geliyoruz.Şarkının girişi sessiz sedasız ama sonradan çığlıklar yükselmeye başlıyor. Şarkıda eminim en çok dikkat edeceğiniz şey Jon’un çığlıkları olacaktır. O çığlıkları duyunca Sirens albümü de aklınıza gelebilir. Bu çığlıklarda neyin nesidir gibi tepki verebilirsiniz.Şarkıda epik sözler üstünde durulmuştur.Ben bu şarkının Frigya Kralı Kral Midas’la ilgili olduğunu düşünüyorum. Şarkının en etkileyici kısımlarıda bence burasıdır.

standing alone
facing the world
bright crimson banner
he unfurls
trespassing force
soul armored in black
soldiers of Satan
on the attack
a pass of his lance
a slash of his sword
go to your knees
must bow to the Lord

Yine sessizlik uğultusuyla başlayan bir şarkı. City Beneath The Surface şarkısına geçtik,yumuşak davul tonlarıyla şarkımız yine başlıyor sonra o içimizi cezbeden gitar seslerini duyuyoruz.Ve şarkı hareketleniyor ,ve Jon’un o intikam çığlıkları içimize işliyor.Hi Welcome to hell sözü ile mükemmel bir giriş yapıyor. Başlangıçta bu Venom mu gibi bir tepki verebilirsiniz.Hatırlarsınız Venom bunu konularında çok sıklıkla işler.Özellikle son albümünde Venom’un albümü Hell idi.Her neyse Venom’u bırakalım. Jon Vokaliyle gerçekten bizi parçalıyor.Bu şarkıya sadece Jon Oliva ve Criss Oliva’in katkısı yok ,davulcuyu bu noktada unutmamalıyız.Davul vuruşları insanın içinde bir volkan patlaması oluşturuyor.Ve o hızlı gitar rifflerini criss’den duyuyoruz,Jon’un vokaliyle birleşince ortaya mükemmel bir şarkı çıkıyor.

Cehennem , bu kelimeyi ilk kimden duydunuz Ben Venom’dan duydum ,çünkü onlar Cehenemden gelme bir gruptu,bu sürekliliği devam ettirecek grup ise Savatage idi.Ve bunu gerçekleştirdiler. Şarkının liriklerinde o korkulu havayı hissedeceksiniz.Şarkının başlarından sonuna doğru,içimizde bir korku oluşuyor. Sadece bir soru Sizi Cehennemde karşılayacak ilk kimdir sorusunun cevabı bu şarkıda saklı. İşte o yüzden bu şarkıyı dinleyin.

Lirikler ise kötülükler,günahlar,tecavüzlerin olduğu cehennemle ilgilidir.

The Whip şarkısına geçiyoruz bu şarkıda başlardaki gitar sesleriyle harekete geçiyoruz.Şarkının hızlı gitar riffleri,jon’un hızlı vokali ne demeliyim bilmiyorum.Herhalde tek olumsuz tarafı erotik sözler içermesidir.

down-down on your knees
give a kiss and a squeeze
yea-like you to open wide
baby baby gonna come inside, yeah yeah

Bu sözlerden bir anlam çıkarabilirsiniz.

İşte son şarkıya geldik bu şarkı ballad niteliğinde bir şarkıdır. Etkileyici,duygusal,insanın yüreğine dokunan bir şarkıdır. Şarkı Aşk’ı için savaşan birini anlatmaktadır.Duygusal anlarınızda belki güçsüz kalmışınızdır,savaşma isteğiniz yoktur.Belki bu şarkı size iyi gelebilir.

Not: 1994 yılında albüme bonus olarak 2 şarkı eklenmiştir.Bunlardan biri Sirens’in Live versiyonu diğeri Fighting For Your Love şarkısıdır.

2002 Silver Anniversary sürümünden de 4 parça eklenmiştir. Metalhead, Before I Hang, Stranger in the Dark,Hidden track gibi parçalar yer almaktadır.

Hazırlayan:Cem Kurtuluş

Devamını okuyun...>>



edit post